Katılırsınız, katılmazsınız ama parası olanın parayı basıp askerlikten kurtulması, parası olmayan vatandaşın ise "tıpış tıpış" karargâhın yolunu tutması "eşit yurttaşlık" kavramı ile kesinlikle örtüşmeyen bir uygulamadır bana göre.
"Sosyal adalet" anlayışının benimsendiği iddia edilen hiçbir düzende "bedelli askerlik" gibi bir fırsat savunulamaz.
Ama gelin görün ki hiç değilse bir kısım vatandaşı bulunduğu koşullarda rahatlatacak bir uygulamayı eşitliğe aykırı olmasına rağmen savunmak durumunda kalıyoruz.
Keşke böyle bir adaletsizliğe karşı direnç gösterebilseydim. Ancak mümkün değil. Çünkü "zorunlu askerlik" hakikaten belalı bir iş. İnsanların geleceği ile ilgili planlarını, projelerini altüst eden ve deyim yerindeyse hayatın en verimli döneminden çalıp götüren saçma sapan bir uygulama!
Bilmiyorum yinelememe gerek var mı ama "şu an mümkün değil" dense bile bu belalı işten kurtulmanın tek bir yolu var; O da ordunun profesyonelleşmesi!
Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı'nın bu konuda ortak çalışmalar yaptığı kulağımıza geliyor. Geliyor ancak "terör" illetinden tamamen kurtulmadan yapılan tüm bu çalışmaların havanda su dövmenin ötesine geçmeyeceği de biliniyor.
O nedenle "sosyal adalet" anlayışına ters gelse de, "eşit yurttaşlık" kavramını altüst etse de geçici bir çözüm olarak gördüğüm bedelli askerlik uygulamasını elmahkûm desteklemek zorunda hissediyorum kendimi.
Allah'tan yakın çevremde son bedelli yasasından faydalanan veya yaş sınırının düşürülmesi ile faydalanma olasılığı olan bir kimse yok. Olsaydı inanın böyle bir yazıyı yazmakta tereddüt ederdim. Çünkü yanlış anlaşılırdım her halükârda.
Bu destek yazısını yazmamın nedeni günlerdir posta kutuma mesaj yollayıp yaş sınırının düşürülmesini talep eden okurlarım.
Bilmiyorum haberiniz var mı ama 30 bin TL karşılığında bedelli askerlik uygulamasında son 10 güne girildi. Başvuranların sayısının 28 bin kişi olduğu açıklandı. Gerek hükümetin, gerekse Genelkurmay'ın yasayı çıkarmadan önceki hedeflerine uymayan bir rakam bu.
İşte kendilerini "bedelli lobisi" diye tanımlayan koca koca adamların isyanı bu yüzden. "Maksat bütçeye katkı sağlamak ise o zaman yaş sınırı 27'ye düşsün!" diyorlar.
Kimi doktor, kimi işadamı, kimi avukat! Fırsatı 1 ayla hatta 1 günle kaçıranlar bile var aralarında. Çok zor durumdalar. "Hak mıdır? Reva mıdır bu?" diyerek isyan ediyorlar.
Gerçekten üzülüyorum onlar için. Keşke elimden daha fazlası gelse... Ama yok! Yapabileceğim tek şey yetkililere şöyle seslenmek:
Neye istinaden yaşı 30'da sınırladınız, anlamak mümkün değil. Zira gidecek adam ya okulunu bitirir bitirmez gider askere, ya da ömür boyu kaçmaya çalışır. Nasıl olsa gitmeyecek askere o yaşa gelmiş adam! Nasıl olsa kaçabildiği kadar kaçacak! O halde niye yaş sınırını 25'e indirmiyorsunuz? Tamam. Yaşı 30'da tutarak kısmen olsa da eşitlik sağlamaya çalışıyorsunuz anladık ama bence yanlış yapıyorsunuz. Çünkü zaten bu yasayı çıkararak eşitlik ilkesini çiğnemiş oldunuz en baştan. Sınır 30 olsa ne olur? 20 olsa ne olur? Bence çekin yaşı biraz daha aşağıya... Bari bir kereliğine hem faydalanabilecek herkes faydalansın bedelliden, hem de devletin kasasına adam gibi bir para girsin!
(Sabah gazetesinden alınmıştır)