Yorucu geçen günün geç saatleri... Ukrayna'nın başkenti Kiev'deyiz. Sadece Gebele değil, Azerbaycan'ın Şeki şehri de görülmesi gereken yermiş. Küçük ve sempatik şehir, tarihî eserlerle dolu. 250 yıllık Han Sarayı onlardan biri. Büyüleyici bir yapı. Bahçesindeki çınar 500 yıllık. Sarayın duvarlarındaki rengârenk motif ve figürlerin estetiği kadar anlamı da derin.
Nar ve balık en çok dikkat çekeni.
Mihmandar, Başbakan Erdoğan ve Emine Hanım'a döndü, "Nar meyvelerin şahıdır!" dedi. Neden mi? Üstündeki taç devleti, içindeki taneler bireyi, perdeler aileyi temsil eder. Hem devletin hem ailenin hem de toplumun bütünlüğünü gösterir. Bir başka motif aslanın pençesinde bir balık... Mihmandar: "Balık kaygandır, elinizden kayar. Hayat gibi, sağlık gibi, gençlik gibi..."
Azeri Türkçesini anlamak zor değil. Ama biraz kulak aşinalığı gerekiyor. Kelimelerin farklı anlamları var. Başbakan Erdoğan ve Emine Hanım görüşmelerde tercüman kullanmadı. İlham Aliyev ve eşi Mihriban Hanım'ın İstanbul geçmişi var. İstanbul Türkçesine uzak değiller. Anlaşmaları kolay oldu. Emine Hanım, Mihriban Hanım'a TRT'nin Seksenler dizisinin DVD'sini hediye etti.
Türkiye dün Ukrayna ile de Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi toplantısı yaptı. Yine 6 bakan... Ortak bakanlar kurulu toplantısı gibi. Gündem ağırlıklı olarak ekonomi. Hedef ticaret hacmini artırmak. Rakamlar yeterli değil. Ukrayna Karadeniz'in hemen öte yakası, uzak değil. Ulaşım kolay. Rakamları daha üst seviyelere çıkarmak mümkün.
Kiev'de, yorucu geçen günün geç saatleri... Önceki gün. Başbakan Erdoğan rahat. Sağ ve sol yanına bakanları aldı. "Evet, biz siziniz." dedi. "Buyurun dilediğinizi sorun..." anlamına geliyordu bu. Ve sorular başladı. Türkiye'nin iç gündemi sıcak. Yurtdışında da olsak bu sıcak gündemden sıyrılmak mümkün değil. En başta Afyon patlaması tabii... CHP lideri sabotaj iddiasını yarım puan artırdı, yüzde 99,5'e çıkardı.
Başbakan Erdoğan'a ayrıntılı istihbarat geldi mi? Erdoğan, "Samimi olarak bildiklerimi paylaşacağım." dedi. Olayın şahidi olmadığına dikkat çekti. Şahitlerin hepsi şehit çünkü. Genelkurmay Başkanı üç çeşit el bombası olduğunu anlatmış. İkisi MKE, biri Alman tipi... Alman bombalarında fünyeler üzerinde. Erdoğan "Merak saikiyle alınan el bombasının patlaması." dedi. Teknik ekibin vardığı nokta bu. Patlamanın nedeni bir askerin merak saiki...
Genelkurmay Başkanı Necdet Özel sadece Afyon olayında değil öncesinde de sert eleştirilerin odağında. Özel, neden hedef? Erdoğan, "Düne kadar asker karşısında el pençe duranların bugün eleştirilerini kampanyaya dönüştürdüğüne" dikkat çekti ve "Bu noktada elimizde çok şey var. Dosyalar var. Emir alanları iyi biliyoruz. Falan kişiden talimat alıp başlık atanları biliyoruz." dedi.
Açıkça Özel'e dönük eleştirilerin planlı olduğunu söyledi. Adres göstermedi ama emekli ve muvazzaf kişilerin yönlendirmesini ima etti. Ardından "Söyleyemeyeceklerim var..." dedi. Fatih'in "Sırrımı sakalım bilse keserim" sözünü hatırlattı. Balyoz'daki CD'lere vurgu yaptı: "Buralardan çıkan karanlık tablolar var. Ama söyleyemem..." dedi. Dolaylı da olsa Özel Paşa'ya yönelik tepkilerin farklı boyutu olduğunu anlattı. Bu önemli bir mesaj.
BDP sine-i millete döner mi? Bir milletvekilinin bile dokunulmazlığının kaldırılması halinde sine-i millete döneceklerini söylüyorlar. Erdoğan manidar cevap verdi. "Bunların sine-i milletleri var mı?" diye sordu ve ekledi: "Bunlar sine-i PKK'ya dönerler. Çünkü milletin sinesinde bunlara yer yok."
30 Eylül kongresi gündemin vazgeçilmezi. Parti yönetimi ne kadar değişecek? Üç dönem kuralında esneme yok. Erdoğan aynı yerde duruyor. Parti yönetiminde yaşanacak değişimi futbol tabiriyle anlattı. "Takımın iskeletini bozmayacağım..." dedi. Üç dönem kuralı parti yönetimini kapsamıyor. Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda AK Parti'nin başörtüsünden geri adım attığı haberleri de soruldu. "Geri çekme yok, erteleme var." dedi. Bu sözüyle AK Parti'nin duruşunda değişiklik olmadığını ortaya koydu.
Kiev'deyiz ama gündemimiz Afyon, terör, Anayasa...
(Zaman gazetesinden alınmıştır)