Söze ilk olarak Kemal Kılıçdaroğlu başlıyor.
"Bu sorun Türkiye'nin en önemli sorunudur. Partiler üstü bir konudur. Her partinin de bu konuya öyle yaklaşması gerekir" diyor.
Başbakan Erdoğan konuğunu dikkatli bir şekilde dinliyor. Sorunun partiler üstü bir konu olduğuna ilişkin sözlerini, başıyla onaylıyor.
Kılıçdaroğlu sorunun çözümü için önerisini ise," Biz partilerden oluşan bir heyet kurulmasını istiyoruz. Her partinin 2 üye ile eşit temsil edileceği Toplumsal Mutabakat Komisyonu kuralım" diye sıralıyor.
Başbakan Erdoğan," Bu önerileri önemli ve anlamlı buluyorum"diye yanıt veriyor. Sözlerini," Öneriniz 4 partiye dayanıyor. Onun için MHP'nin ikna edilmesi gerekiyor. MHP ikna edilirse biz bu öneriyi destekler ve bu komisyona katılabiliriz"diye sürdürüyor.
MHP'nin ikna edilmesindeki güçlüğü de dikkate alarak, diyalog sürecini devam ettirecek yeni bir öneride buluyor."Eğer MHP ikna edilemezse" diyor. Bunun üzerine Kılıçdaroğlu daha bir dikkatle Başbakanı dinlemeye başlıyor.
"Ana muhalefet partisi olarak sizin desteğinizi çok önemsiyorum. Tony Blair'le bir görüşmemde bana demişti ki, 'Ben, IRA ile Thatcher'ın verdiği destekle mücadele ettim.' O nedenle sizin desteğinizi önemsiyorum. Eğer kabul ederseniz, bu görüşmede yer alan isimlerle iki parti arasında bir heyet oluşturabiliriz. "
Başbakan görüşmeler sırasında zaman zaman notlar alıyor. Bu da muhatabını ve getirdiği öneriyi ne kadar ciddiye aldığını göstermesi açısından önemli bir tavır. Vücut diliyle, sizi ve önerilerinizi önemsiyorum diyor. Ama not alıp cevap vermediği bir konu var ki, aktarmadan geçemeyeceğim.
Kılıçdaroğlu giriş bölümünde," birlikte Uludere'ye gidebiliriz" diyor. Kamuoyuna yansıyanın aksine Başbakan bunu not ediyor ama olumlu ya da olumsuz hiçbir cevap vermiyor.
Kılıçdaroğlu'nun da not alıp, renk vermediği bir bölüm var. O da Başbakan'ın heyet önerisi.
Bu arada iki lider arasında, sıcak bir diyalog yaşanıyor. Kılıçdaroğlu,"sizi daha iyi gördüm" deyince Başbakan da, "Evet daha iyiyim" karşılığını veriyor.
Bu görüşmenin gerçekleşmesi dahi önemliydi. Büyük bir beklenti oluştuğu kadar, büyük bir hayal kırıklığına da yol açabilirdi. Başbakan randevu vermek suretiyle bu zeminin oluşmasını sağladı. Kılıçdaroğlu'nun önerilerini tek tek not ederken, MHP ikna edilirse, komisyon kurulmasına destek vereceğini açıklayarak, alternatif öneriler sunarak bu sürece önemli katkı yaptı.
Burada Başbakan'ın MHP'yi işaret etmesi, reel politiğin bir gereği. Çünkü CHP'de 4 partinin eşit temsil edileceği bir komisyon öneriyor. Ayrıca Erdoğan tuzak kuran, rakibini zor durumda bırakmak için olmadık işi yokuşa süren bir lider değil. Zaten, Başbakan'ın ,"Eğer MHP ikna edilemezse" diye geliştirdiği ikinci öneri de bunu gösteriyor.
Başbakan, "Eğer MHP ikna edilemezse, bu heyette yer alan kişilerden oluşacak istişari bir heyet kuralım"
Şimdiye kadar yapıcı muhalefet arayışlarımız vardı. Başbakan, Kılıçdaroğlu'na randevu vererek, önerisini destekleyerek ve yapıcı ikinci bir öneride bulunarak, "yapıcı iktidarın" bir örneğini verdi.
Görüşme bitti, gözler,"Anahtar Parti" konumuna gelen MHP'ye çevrildi. CHP heyetinin havası, olumsuz tavır göstermesine rağmen MHP'nin kapısını çalma yönündeydi. MHP ve BDP'den randevu talep edeceklerdi.
Daha görüşmeye ilişkin açıklamaların mürekkebi kurumadan MHP'den zehir zemberek bir açıklama geldi.
MHP'nin tavrını 3 başlık halinde sıralamak mümkün.
1-MHP, bu konudaki her girişimi PKK ile müzakereye oturmak olarak görüyor. "O masaya oturmayız. O masaya oturursak, PKK ile masaya oturmuş oluruz" düşüncesindeler.
2-MHP'nin en büyük itirazı, CHP'nin 10 maddelik önerisinin 1.maddesinde yer alan, Kürt sorunu çözülemediği için PKK sorunu vardır şeklindeki yaklaşımına. MHP tam tersine bölgede yaşanan sorunun PKK terörü sorunu olduğuna inanıyor.
3-MHP, CHP'nin oluşturmak istediği masayı ise tehlikeli buluyor." Bu masa Türkiye Cumhuriyeti'nin masaya yatırılmasıdır. Biz o masaya oturarak. Türkiye cumhuriyetini masaya yatırmayız"
MHP, çok net ve keskin bir şekilde diyalog sürecine kapısını kapattı. Bahçeli, siyaseten AK Parti, CHP ve BDP'yi aynı kareye hapsetmenin planını yapıyor.
Peki BDP'nin önerdiği gibi, AK Parti-CHP ve BDP'den oluşan bir heyet kurulabilir mi? AK Parti'nin buna sıcak baktığına dair hiçbir işaret almadım.
Canlandırılabilirse, AK Parti-CHP heyeti formülü canlandırılabilir. CHP'de "heyet"e sıcak bakmıyor. AK Parti kendi sorumluluğuna bizi ortak edecek. Bizim bir etkimiz olmayacak ama olumsuz bir şey olursa fatura bize çıkacak"
Tablo bu. Bakalım bu tablo içinden, bir çözüm dili geliştirilebilecek mi?
(Yeni Şafak gazetesinden alınmıştır)