Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde, 2008’den bu yana derin bir ekonomik kriz hüküm sürmektedir.
500 milyonluk AB nüfusunun ekonomik kriz sonucu ne yazık ki 120 milyonu yoksulluk içinde yaşamaktadır. AB’de işsizlik yüzde 23’e çıktı. Gençler arasındaki işsizlik sayısı daha da yüksek, örneğin bu oran İspanya’da yüzde 60. 16 milyonluk Hollanda’da işsizlik oranı yüzde 15’e ve işsiz sayısı ise 1,1 milyona yükseldi. Sonuç olarak, işsizlik ve borçlar artışını sürdürmektedir.
Krizin Ülkelere Yansıması
Ekonomik krizin ülkeler yansıması da farklılıklar göstermektedir. Örneğin, AB’nin güney ülkeleri, Yunanistan, Güney Kıbrıs, İspanya, İtalya, Portekiz ekonomik krizle mücadele ederken Almanya’nın sanki hiç kriz yokmuş gibi dışsatımının giderek arttığını görüyoruz. Avrupa’dan bakınca Türkiye ise dünyanın 17. Avrupa’nın ise 5. büyük ekonomisi olarak görülüyor.
Almanya ekonomisinin iyi işlemesini özellikle 1998-2005 yılları arasında Almanya’yı iyi yöneten Gerhard Schröder’e borçlu. Çünkü Schröder, Almanları maaşlarına fazla zam yapmadan uzun süre çalışmaya yöneltti. İşten çıkışları ve işe alınmaları kolaylaştırdı. İşsizlik ödeneğini kısıtladı. Almanya’nın Sosyal refah devletini yapılan düzenleme ve kısıtlamalarla kaldırabilecek duruma getirdi. Ve ekonomiyi düzlüğe çıkardı. Devlet gelir ve gider dengesini iyi kurdu. Şimdi herkesin Almanya örneğinden ders alması önerilmektedir.
İngiltere’de bütçe açığı yüzde 7’yi buldu. İngiliz hükümeti de sosyal hakları kısıtlama yolunda.
Hollanda’da işsizlik 600 bin kişiyi geçti. Bu durum kaygı verici bir gelişme. Küçük işletmelerde başlayan iflaslar, orta ve büyük işletmelere de sıçradı. 2012 yılında 2.120 işletme kapanırken bu sayı 2013’ün ilk çeyreğinde 3.143’e yükseldi.
Tasarruf Fikri Yaygınlaşıyor
Hollanda Bankalar Biriliği’nin verilerine göre, halkın bankalardaki tassurf hesaplarının toplamı 450 milyar avroya yükselmiştir. Hesap sahiplerinin 100 bin avroya kadar olan tasarrufları devlet garantisi altındadır. (InterAjans, 2 Nisan 2013).
Bu Hollanda tarihinde bir ilktir ve kişi başına neredeyse 30 bin avro (28 bin) düşmektedir. Ancak yaşlıların daha çok tasarruf ettikleri bilinmektedir.
Filizof Valkenburg’un da belirttiği gibi; ekonomik krizle, insanlarda belirsizlik ve korku duyguları daha da arttı. Oysa moralimizi yüksek tutup ve hayata ve ekonomiye olumlu bakmak gerekiyor.
Halk, haklı olarak, “Ak akçe kara gün içindir,” atasözüne uygun olarak tasarrufa yönelmektedir. Kaldı ki tasarruf fikrini her şart altında desteklemek gerekir diye düşünüyorum.
Ekonomik krizle tam 90 milyon avro varlığını kaybeden ve oturduğu evi bile satışa çıkaran emlakçı Rudy Stroink şöyle diyor: “Batı ülkeleri olarak geçmişte çok kolay para kazandık. Şimdi yapılması gereken elimizdekilerle mutlu olmak ve daha çoğunu almayı arzulamaktan vazgeçmek. Bir yıldır kendime yeni bir pantolon almadığımı fark ettim. Çünkü evde gardrobumda büyük bir elbise pazarı var. Giysi alırken ne kadar büyük bir sorumsuzlukla hareket ettiğimi ve her önüme geleni satın aldığımı fark ettim. Bu durumun çok büyük bir israf olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum.” (Elsevier, 23 Mart 2013).
Hollandalıların tatil fikri de değişti. Tatil yerine kendi evlerinin bahçelerini keşfettiler. Pahalı tüketimden tasarrufa yöneldiler. Bir işadamı şöyle diyor: “Ben şimdi daha çok zenginim. Çünkü daha az harcama yapıyorum. Pahalı ürünleri vitrinlerde seyredip en azından göz zevkimi tatmin ediyorum. Ama satın almayı hiç düşünmüyorum.”
SonHaber; “Zengin Olmanın Yolu” nu şöyle açıklıyor:
“Ey Âdemoğulları! Yeyiniz ve içiniz. Ve israf etmeyiniz. Muhakkak ki O, müsrifleri sevmez (A'RÂF - 31 ).
Bir bilgi: Amerikan havayolları, uçuşlarda yolculara sunduğu kahvaltılarda her tepsiden bir zeytini kaldırarak 1987 yılında 40 bin dolar kar etmiş.
Bu da konu ile alakalı bir Hadis-i şerif:
"İktisat ( tasarruf) eden zenginleşir, israf eden fakirleşir. [Bezzar]”
Gün; israftan (fakirlikten) kaçınıp, tasarrufa (zenginliğe) yönelme günüdür.