Bir hafta önce, cumartesi akşama doğru, kızımın evinde, özenle yapılan kahveden bir yudum aldım. Kahve fincanını masaya koyarken, masada duran o günkü, 40 sayfa olan NRC Handelsblad gazetesini, alıp okumaya başladım. NRC, Hollanda’nın önemli ve kaliteli günlük gazetelerinden biridir. Ana sayfadaki başlıkları süzüp, ilk sayfayı çevirmemle birlikte, üçüncü sayfanın sağ altında, çeyrek sayfaya yakın bir ilan gözüme çarptı. İlanın başlığı şöyleydi: AVICENNA ACADEMIE VOOR LEIDERSCHAP. Türkçesi: ‘İbn-i Sina Liderlik Akademisi’.
Batı’da, İbn-i Sina’nın Avicenna, İbn-i Rüşd’ün Averroës, İbn-Haldun’un ibn Khaldun veya Chaldoen, İbn Tufeyl'in Ibn Tufayl olduğunu yıllar önce Amsterdam’da, üniversitenin birinci sınıfında öğrenmiştim.
İlanda yer alan bilgileri dikkatlice okudum. ‘Yarının liderleri’ başlığı ve devamla, dünyanın, kurumlara ve toplumlara artı değer katacak, yeni liderlere ihtiyaç duyduğu yazıyordu. ‘Kamuda, iş dünyasında, ileriyi gören, yeniliklere açık, bilgi ve tecrübeyi birleştirecek vizyona sahip liderler yetişmesi gerekmektedir’, cümleleri de yer almaktaydı ilanda. İlanda yer alan elektronik etiket aracılığıyla, kurumun web sitesine ulaştım. Heyecanım oldukça artmaya başladı. Beş on dakika sonra, bizim İbn-i Sina’nın, hayatı, düşünceleri, kitapları, Orta Doğu ve Avrupa’ya etkisi, eserlerinin geçen yüzyıla kadar Avrupa üniversitelerinde okutulduğu bilgisine de ulaştım. Heyecanım gittikçe arttı.
Batı’da Avicenna olarak bilinen İbn-i Sina Liderlik Akademisinin neler yaptığını incelemeye devam ettim.
İbn-i Sina Akademisi, Hollanda’da 15 yıldır, ‘Yarının Liderleri’ başlığıyla, ulusal ve uluslararası kurumlarda görev alan, yönetici yetiştiriyor. Hollanda’nın ve Avrupa’nın en seçkin ve yetkili isimlerinin ders verdiği Avicenna Akademisi, 10.000’den fazla müdür, girişimci, müfettiş, komisyon üyesi, yönetici ve profesyonel yetiştirmiş. Akademi eğitiminden geçenler, devletin farklı birimleri başta olmak üzere, Amsterdam, Rotterdam, Utrecht ve Lahey gibi dört büyük belediyede, sağlık, konut, eğitim, tarım-gıda ve sosyal kurumlarda görev yapmaktalar. İbn-i Sina Akademisi aynı zamanda, Hollanda’nın en büyük bakım ve refah, eğitim ve çocuk bakımı, konut şirketleri ile ortaklık yaparak, koordineli çalışmalar yapmakta. İbn-i Sina Akademisinden ders alıp, iş hayatına atılan ve kamu görevi alanlar arasında, iletişim kesilmiyor, bir ağ çalışması olarak devam ediyor.
Kurumun web sitesinde, Avincenna, İbn-i Sina adının nereden geldiğini de şu şekilde açıklamışlar: “Avrupa, ‘Karanlık Çağlar’a sürüklenirken, klasiklerin (Aristoteles, Galen, Hipokrat) bilgeliği, bilimin ve üniversitelerin geliştiği Orta Doğu'da korunmuştur. Nihayetinde fizik, astronomi, tıp, felsefe ve optik alanlarındaki bu bilgi Batı medeniyetine geri döndü. Bu geri dönüş, hiç şüphesiz Aristo, Hipokrat ve diğer antik Yunan bilginlerinin kitaplarının bulunduğu Kurtuba, Teloda ve Sevilya gibi Endülüs/Arap kütüphaneleri aracılığıyla olmuştur. İspanya’nın yeniden ele geçirilmesiyle kaybolan bilgi geri geldi. Rönesans, kelimenin tam anlamıyla, klasik medeniyetin yeniden doğuşu, İbn-i Sina gibi bilim insanlarının ‘çevirisi’ olmadan, düşünülemez.”
Web sitesinde, İranlı olarak belirtilmiş olan bilim insanı İbn-i Sina, Yunan bilgeliğini Avrupa medeniyetine geri getiren ve Avrupa’yı bir dünya gücü yapan Rönesans’ın temeli olarak görülüyor. Hollanda’daki İbn-i Sina Akademisi’ne, Harvard, Yale, Oxford, Leuven, Sorbonne gibi bir çok üniversite hocasının ders verdiği de bilgiler arasında yer alıyor.
Akademinin kadrosunu incelediğimde, tanıdık isimler, Prof. Nilüfer Göle ve Kader Abdullah’a da rastladım.
Bir cumartesi, ikindi vakti kahvesini, masaya koyup, oradaki gazeteyi alıp, ilk sayfasını açmam ve karşılaştığım bir ilanı merak etmem, beni yukarıdaki bilgilere götürdü. İşte, merak böyle bir şey…
Veyis Güngör
14 Ekim 2022