Geçtiğimiz hafta 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramını ülkemizde de coşkuyla kutladık…Gerçekten çocuklarımız dost ülkelerden gelen arkadaşları ile beraber bu güzel ve anlamlı günü bir festival havasında paylaştılar…O akşam ADA TV’nin ana haberlerini de Lapta ilk okulu ikinci sınıfta okuyan ve gelecekte öğretmen olacağını söyleyen güzeller güzeli Lal Canbolat’la açtık.
Bu günkü hikayede hem bu güzel bayramı bize kazandıran Atatürk’e hem onun dava arkadaşlarına hem de çocuklarına ait… Ama gelin kısa bir tarih turu da yapalım ve dünyada da resmi olarak kutlanan” tek çocuk bayramı” olan 23 Nisan ı bir kez daha hatırlayalım…
23 Nisan 1920′de ne olmuştu?
23 Nisan 1920′de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi kuruldu. Türkiye Büyük Millet Meclisi 88 yıl önce bugün okul sıralarından sandalyeler ve Ankaralı marangozların imal ettiği bir kürsüyle çalışmalarına başladı.
O sırada güzel Anadolu’ yu işgalden kurtarmak ve bağımsızlığımızı kazanmak için mücadele ediyorduk. Bu mücadelenin önderliğini yapan Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, halkın desteği olmadan başarıya ulaşılamayacağını biliyorlardı. Halkın seçtiği temsilcileri aracılığıyla kendi kendini yönetmesi çok önemliydi. Yeni Türkiye bu temel üzerinde yükselecekti. Bu yüzden Anadolu’nun her tarafından seçilen temsilciler Ankara’ya gelerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni oluşturdular. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilk kez kapılarını açtığı gün olan 23 Nisan’ı çocuklara armağan etti.
Çünkü bugünün çocuklarının yarının büyükleri olduğunu biliyordu. 23 Nisan’ı törenlerle, şenliklerle, oyunlarla, coşkuyla kutluyoruz.
Neden dünya çocuklarıyla paylaşıyoruz?
Yıllardır türlü eğlencelerle ve coşkuyla kutladığımız bu şenlik, sizin de bildiğiniz gibi, dünyada çocukların sahip olduğu tek bayram. UNESCO, 1979 yılını ‘Çocuk Yılı’ olarak ilan edince, Türkiye Cumhuriyeti, 23 Nisan bayramını dünya çocuklarıyla kutlamaya karar verdi. O yıl kutlamaya 6 ülke katıldı, ama her yıl bu sayı büyüdü ve bütün dünya çocuklarının kutladığı uluslararası bir bayram haline geldi.

23 NİSAN AYNI ZAMANDA DÜNYA KİTAP GÜNÜ

Türk tarihinin bu önemli günü yıllar sonra bu yıl UNESCO tarafından aynı zamanda da dünya kitap günü ilan edildi.Bu gün kitabın önemi,okunması aydınlanmaya olan katkısı irdeleniyor çeşitli etkinliklerle hatırlatılıyor.Türkiye de bu güne bu yıl çeşitli faaliyetlerle katıldı…Böylece” mili egemenlik,çocuk ve kitap” gibi çok önemli üç kavram bir arada anılır oldu..


ŞİMDİ GELELİM BU HAFTANIN ÖYKÜSÜNE…

“Yıl 1934, o dönemde Milli Eğitim Bakanlığı Ulus'tadır. Bakan ise Niğdeli Abidin Özmen'dir. Bakan, makamında çalışmaktadır. Kapı çalınır. Bakanın gür sesi: 'Giriniz!' Atatürk'ün yaverlerinden biri, yanında iki çocukla makama girerler. Bakan konuklara yer gösterir ve kendisine iletilen zarfı acar. Atatürk'ten gelen bir mektuptur bu: 'Bay Abidin Özmen, Milli Eğitim Bakanı...' Abidin Özmen zarfı özenle acar ve mektubu dikkatle okur: 'Yaver Bey'le, size iki fakir ve kimsesiz çocuk gönderiyorum. Bu çocukları uygun göreceğiniz, bir liseye (parasız yatılı olarak) kaydını yaptırın...' Bu, Atatürk'ün bir emridir. Kesinlikle yerine getirilecektir. Bakan Özmen, Orta Öğretim Genel Müdürünü çağırtır ve su direktifi verir: 'Yaver Bey'in yanındaki bu iki çocuğun evrakını alınız ve bu çocukların Haydarpaşa Lisesi'ne paralı yatılı olarak kaydını yaptırıp, her ikisi için de üçer yıllık paralı yatılı makbuzlarının veli ve ödeyen hanesine Atatürk'ün ismini yazdırarak bana getiriniz' der. Bakanın emri yerine getirilmiştir. Abidin Özmen de kısa bir mektup yazarak Yaver Bey'le Atatürk'e yollar. Mektubun içeriği şöyledir: 'Muhterem Atatürk, Yaver Bey'le göndermiş olduğunuz iki çocuk hakkında emirlerinizi aldım. Ancak, arkasında Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve Cumhurbaşkanı Atatürk gibi biri bulunduğu için; bu çocukları fakir ve kimsesiz olarak kabul etmeme, hem yasalarımız, hem de mantığımız izin vermedi. Bu nedenle her iki çocuğun da emirleriniz gereği Haydarpaşa Lisesi'ne paralı yatılı olarak kayıtlarını yaptırdım. Çocukların üçer yıllık okul taksitlerine ait makbuzları ekte takdim ediyorum...' Atatürk bu mektup üzerine, devrin Başbakanı İsmet İnönü'ye telefon ederek: 'Bak senin Milli Eğitim Bakanın bana ne yaptı' diyerek olayı anlatır. İnönü, Bakan adına özür diler. Atatürk: 'Yok! Der, özür dileme. Çok memnun oldum. Keşke her devlet adamı bu medeni cesarete sahip olabilse ve doğruyu gösterebilse.' Tarihi değeri olan ve hiçbir yerde yayımlanmayan bu anının unutulup gitmesine gönlü razı olmayan Bakanın yeğeni yüksek mimar H. Rahmi Özmen, 15 Ağustos 1985 günü bu mektubu gazeteci-yazar Vahap Okay'a iletir. O da 15 Eylül 1985'te gazetesinde yayımlar. İşte devlet böyle kurulur, devlet böyle adamlarla yönetilir... Mustafa Kemal’in Bakanları böyleydi.”

(Star Kıbrıs'tan)