Yıl 2020. Olimpiyat Oyunları’na İstanbul ev sahipliği yapıyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Fulya Hanım, bu büyük olaya nasıl hazırlandıklarını, bir basın toplantısıyla dünyanın dört bir yanından gelen gazetecilere anlatıyor. Toplantı sona erdiğinde eskiden tanıdığı bir İngiliz gazeteci Osman Ulagay’a “Müthiş etkilendim. Sunum mükemmeldi. Türkiye’nin gerçekten yükselen bir yıldız olduğuna artık ben de inanmaya başladım,” diyor. Birlikte taksiye binip, Google’ın İstanbul’daki göz kamaştırıcı kampüsüne yol alıyorlar...
AKP yandaşlarının dışında kalanlar için hayal kurmanın bile lüks haline geldiği 2012 Türkiyesi’nde Ulagay, Einstein’ın “Hayal gücü bilgiden daha önemlidir” sözünden cesaret alarak yazmış 2020 senaryosunu; okuyucularını da uyarıyor: “Birileri bugün hayal kurmaz ve AKP rakipsiz kalmaya devam ederse, yarının Türkiyesi’nde kimse hayal kurmaya bile cesaret edemeyecek.” Ürkütücü bir uyarı!
Türkiye kime kalacak?
Osman Ulagay’ın geçen hafta piyasaya çıkan “Türkiye Kime Kalacak?” adlı kitabından söz ediyorum. Daha önce yazdığı 13 kitaptan farklı olarak Ulagay bu son kitabında, mesafeli entelektüel tavrını bir kenara bırakıp, derin analizlerini duygularıyla, öfkeleriyle, isyanlarıyla ve hayalleriyle harmanlamış. Hal böyle olunca da su gibi akıp giden, pek çoğumuzun okurken kendini bulabileceği bir kitap ortaya çıkmış. “Pek çoğumuz” derken, AKP’nin başarılarını kategorik olarak reddetmeyen, ancak son dönemde Ulagay’ın aşağıda sıraladığım endişelerini paylaşanları kastediyorum:
-“ AKP’nin demokratikleşme ve sivilleşme yolunda attığı adımların, aslında iktidarı tam anlamıyla ele geçirmek amacına yönelik olduğu;
- AKP’nin her şeye hükmeden ve hiçbir icraatının sorgulanmasına tahammül göstermeyen bir parti haline geldiği;
- İktidarı sağlama bağladığı noktada, AKP’nin gerçek renginin ortaya çıktığı ve bu iktidarı, demokrasiyi sınırlamak için kullanma eğiliminde olduğu.”
Özetle Ulagay’a göre bütün Cumhuriyet tarihini, rövanşist bir tavırla kendi tercihleri doğrultusunda yeniden yazma çabası içinde olan AKP, Türkiye’yi kendi ufkuyla sınırlı dar bir alana hapsetmeye çalışıyor.
Siyasette yeni rol dağılımı
“Biz ve onlar” ayrımı yaparak, Türkiye’yi bugün bulunduğu yerden çok daha ötelere taşıyabilecek birikimli insan potansiyelimizin önemli bir bölümünü heba ediyor. AKP’nin asıl hedefi iyice su yüzüne çıktıkça, Türkiye siyaset sahnesinde yeni bir rol dağılımı ister istemez gündeme gelecek.
Pekiyi yeni bir oyunun başlayabilmesi için, AKP’ye rakip olmayı hedefleyen siyasi hareketin olmazsa olmazları neler? Kitaptan birkaç maddede özetlemek gerekirse...
1) Demokrasinin ve özgürlüklerin sınırlarını kalıcı olarak genişletmeye kararlı olduklarını gösteren ilkesel bir tavır ortaya koymak
2) Türkiye’nin geleceğine en az AKP kadar inanmak
3) Küresel sürecin önemini göz ardı etmemek
4) Türkiye’de yaşayan insanları motive edecek yeni bir “hikâye” ortaya koymak
Aslında kitapta baştan sona satır aralarında “Halkın öncelikli sorunlarına eğilmeyen, sadece Atatürk simgesine sarılarak onun mirasını koruyabileceklerini sanan, kimseye umut aşılayamadığı için iktidar adayı da olamayanlar”a karşı bir öfke ve isyan da var. Eh, oy verdiği parti en son 34 yıl önce seçim kazanmış (1977 Ecevit) Ulagay’ın burukluğunu anlamak zor değil.
Son sözü Ulagay’a bırakıyorum:
“AKP’ye karşı alternatif oluşturma çabası içinde olanlar, keşke “biz ve onlar” ayrımını reddeden, farklı eğilimdeki insanları ortak paydalarda buluşturmayı hedefleyen, her kesimi kucaklayıcı bir Türkiye projesi ortaya koyabilse...
Umudum, Türkiye’nin bu kucaklayıcı anlayışı benimseyecek olanlara kalması ve her yönüyle 21. yüzyılın örnek gösterilen ülkelerinden biri haline gelmesi.”
(Milliyet)