AK Parti'nin bundan sonraki geleceğinde çok önemli olacağı tahmin edilen 30 Eylül kongresi yarın yapılacak. 27 Temmuz seçimlerinde yüksek bürokrasinin 367 dayatması, 12 Haziran seçimlerinde ise referandumda elde edilen kazanımların tamamlanmasını sağlayacak yeni anayasa vaadi, AK Parti'nin rüzgarını şişirmiş toplumdan büyük destek almasını sağlamıştı.


Yeni kongrede AK Parti'yi bekleyen en önemli konu, partinin hedefinin ne olacağıdır. Kimlerin partiye geleceği, Başbakan'ın 'A' kadrosunu kimlerin oluşturacağı tartışmasından daha çok partinin yeni hedefinin ne olacağı konusunun önemli olduğunu düşünüyorum. Partinin geleceğini de bu sorunun cevabının belirleyeceğine inanıyorum. Başbakan'ın, partisinin önüne rüzgarın devam etmesini sağlayacak yeni bir hedef koyması bekleniyor. Bu hedefin Kürt meselesinin çözümü olacağını tahmin etmek zor değil.


AK Parti'nin 10 yıllık iktidarı sürecince Kürt meselesinde çok önemli ilerlemeler sağladığı ortada. En son olarak da Yeni Şafak'ın yazdığına göre uzun süredir tartışılan Güneydoğu bölgesindeki köy ve ilçe isimlerinin değişmesi gündemde. Resmi isimlerin, halkın koyduğu isimlere dönüştürülmesi için yasa hazırlanıyor. Eğer bu gerçekleşirse şehirler, Norşin, Dersim ve Tillo isimlerine yeniden kavuşacak. Hatırlayacaksınız daha önce de o bölgede 12 Eylül'den sonra asılan ve sopalı devleti hatırlatan levhalar kaldırılmıştı. O bölgedeki yerleşim yerlerinin eski isimlerine kavuşacak olması hakikaten çok önemli bir adım. Bütün bunlarla birlikte Kürt meselesini bahane eden bir de terör meselesi var. Hükümet 12 Eylül'de zirveye çıkmış olan devletin ceberrut yüzünü değiştirmek için hakikaten çok önemli adımlar attı. Ancak buna rağmen her geçen gün azgınlaşan terör meselesi hâlâ varlığını sürdürüyor.


Yani Kürtlerin zulüm görmesinden ya da birtakım hak mahrumiyetlerinden neşet eden bir hak arama yok, ülkeyi terörize eden bir çete var. Bu çete her geçen gün terörü azdırırken kamuoyu hükümetin müzakereyi yeniden dillendirmesini anlamaya çalışıyor. Daha önceleri defalarca barış istiyormuş gibi yapıp en kritik zamanda yaptığı eylemlerle her şeyi sabote eden bu örgütte ne değişti de yeniden müzakere sürecine girdi Türkiye? Daha da önemlisi bu müzakerelerde ne konuşulacak? PKK ne istiyor? Aslında sorunun daha doğrusu şu: PKK'nın ne istediğini bilen kimse var mı?


Uludere öncesi güvenlik güçlerinden çok büyük darbe yiyen PKK'nın ölmesinin önüne geçen şey saldırıdan sonra yaşanan travmayı atlatmak için durdurulan operasyonlar olmuştu. Terörle sahici olarak mücadele edildiği bu süreçte müzakere ediyoruz diye operasyonların durması PKK'ya nefes aldırmaktan başka bir işe yaramaz. Çünkü PKK'nın samimiyetine asla güvenilmeyeceği defalarca test edilmiş ve her seferinde samimiyetsizliği ortaya çıkmıştı.


Kürt meselesi dahil birçok problemi temelinden çözmek için yeni anayasayı gündemimize almaktan başka çare yok. Yeni anayasa hem daha demokratik bir ülkenin temelini atacaktır hem de ülkeye tepeden tırnağa yeni bir heyecan verebilir. Başbakan bu şekilde hem Kürt meselesinin çözümü için önemli bir adım atmış olur hem de partisini ayakta tutacak yeni bir heyecan aşılayabilir. Kürt meselesinden ayrı varlığını sürdüren terör ise güvenlik birimlerinin konusudur.

(Zaman gazetesinden alınmıştır)