Beklenmeyen olaylar kategorisi içerisinde yer alır afetler. “Beklenmeyen” kavramı kişiler, şirketler veya devletler düzeyinde “farkedilmeyen” ile birbirine girer bazen. Hem karmaşık, hem de duruma ve kuruma göre değişir, beklenmeyen. İrili ufaklı bir çok olay ileride gerçekleşecek büyük olaylar için haberci niteliği taşır. Haberciye ne kadar değer verdiğimiz, habercileri ne kadar iyi saptadığımıza göre de bizim için “beklenmeyen olaylar” kümesi küçülür veya büyür. Doğal, ekonomik, siyasi olaylarda durum hep böyledir. Atalarımızın tabiriyle “perşembenin gelişi çarşambadan belli olur.” Biz hayatımızda ve işimizde bu çarşambaları iyi tespit edersek perşembelere daha hazırlıklı oluruz. Karşımıza çıkabilecek her türlü krizi ne kadar önceden öngörebilirsek o kadar  karlı çıkarız.


Yangına Sevinilir Mi Hiç?


Sanırım ilk vereceğimiz cevap, hayır. Sevinilmez ama ya bu yangın bizim için güzel bir reklam fırsatıysa?

Bildiğiniz gibi geçenlerde Adnan Polat’a ait Polat Towers’ta yangın çıktı. İstanbul’un en büyük binalarından olan ve içinde bir çok ev ve işyerini barındıran Polat Towers’taki bu yangın medyanın gündeminde haliyle birinci sırayı aldı ve günlerce gündemde kaldı. Can kaybı olmamasının sebebi olarak yangın sisteminin erken devreye girmesi ve tabii ki “akıllı bina sistemi” gösterildi. Daily Mail'in internet sitesinde de yer almayı başaran bu haberde yangın sisteminin devreye girmesi sebebiyle bir facia yaşanmadığından bahsedildi. Gökdelen sahibinin açıklamaları bir kenara, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ve gazeteci tabiriyle İstanbul’un en yetkili ağzı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da kerametin akıllı bina sisteminde olduğunu söyledi. Can kaybı olmadığı için sevincinden olsa gerek başkan verdiği demeçte akıllı bina sistemine tabiri caizse minnetlerini iletti diyebiliriz.


Şimdi Reklamlar...


İlk bakışta yangının beklenmeyen bir olay olduğunu düşünebiliriz. Ama Polat Towers olayında bunu söylemek pek doğru olmaz. Bu binanın yapımında yangın “beklenmeyen” kümesinin dışında tutulduğu için gerekli önlemler alındı ve işe yaradı. İşte gerçek bir sınav, gerçek bir kriz, gerçek bir afet ve gerçek bir reklam. İstediğiniz kadar para harcayın böyle bir reklamı yaptıramazsınız. En yetkili ağızlar ve tüm medya kuruluşları bir yerde Polat Towers’ın reklamı için çalıştılar. Bu reklam çok kişiyi besler. Başta Polat Towers, ardından Adnan Polat’ın yeni projeleri, akıllı bina ve yangın önleyici sistemlerin üreticileri, bu sistemi kullanan tüm yapı firmaları. Bu sektöre dokunan herkes bir ilişki kurabilirse bu pastadan tadar. Polat Towers ve akıllı bina sistemi kullanan binalardaki fiyat artışını izleyebiliriz şimdi. Artık gayri menkul satışçılarından “Polat Towers’taki sistemin aynısı” cümlesini duymaya hazır olmalıyız.


Nietzsche’nin, son zamanlarda sosyal medya aforizması olmaktan öteye geçmeyen hepimizin bildiği bir sözü vardır: “Beni öldürmeyen şey, beni güçlendirir”. Doğruluğu konusunda net karar  vermenin zor olduğu bu sözün afetler ve krizler açısından ele aldığımızda doğruluk payı yüksek. Başarıyla atlatılan krizler ve afetler bizi rakiplerimize nispetle daha güçlü kılar. Çünkü aynı afet veya kriz rakiplerimizin başına gelmiş ve başarıyla atlatamamışlarsa 1-0 öne geçeriz. Eğer onların başına gelmemişse, bunu yaşamış ve atlatmış bir firma olarak yine 1-0 öne geçeriz. Çünkü kendimizi ispatlamışızdır. Bugün hepimiz Polat Towers’ın yangına karşı ne kadar güvenli olduğunu biliyoruz ve bunu en iyi öğrenme yöntemlerinden birisi olan tecrübeyle öğrendik.


Afetle Gelen Veya Giden İkili


Afet ve krizlerden başarıyla çıkan kurumların iki büyük kazancı vardır: Güven ve itibar. Zaten birbiriyle ilişkili olan bu iki arkadaş hem kurumun değerini artırır, hem de satışlarını. Tersi durumlarda da zarar gören yine güven ve itibardır. Uzun süre kriz ve afet yaşamayan kurumlar bazen yapay krizlerle ilgiyi üzerlerinde tutmaya, güven ve itibarlarını sağlamlaştırmaya çalışırlar.


Afet ve krizler kurumlar veya kişiler için önemli bir sınavdır. Hatta hayatlarının sınavıdır. Bir çok kurum bu sınavı geçemediği için iflas etmiştir. Her ne kadar kriz ve afetler oldukça nadir yaşanan durumlar olsa da, kurumları birbirinden ayrıştıran bir nevi turnusol kağıtlarıdır. Farklılaşmayı sağlayan bu sınavlar üzerine kurulan sistemler başarılı olurlar.


İster devletler düzeyinde, isterse şirketler düzeyinde düşünelim, her zaman en kötü senaryo, en ağır afet ve krize göre hazırlığımızı yapmamız gerekir. Bu bize güçlü bir altyapı sağlar. Kişinin kendisi için de durum böyledir. Dünyanın en büyük liderlerine, düşünürlerine baktığımızda hemen hepsinin büyük sıkıntılar, afetler ve krizlerden başarıyla çıkmış insanlar olduğunu görürüz.


Afet ve krizin kişisel hayattaki etkisi, güven ve itibar konuları hakkında söylecek o kadar çok şey var ki, bu kısıtlı alan bize dar gelir. Umarım bu konuları ileride sizlerle daha derinlemesine paylaşma fırsatımız olur. Biz şimdilik beklenmeyen alanımızı ön hazırlıklar, önlemler ve altyapı çalışmalarıyla daraltıp güven ve itibar çıtamızı yükseltmekle meşgul olalım.



www.twitter.com/hhakanyildirim