Her şeyin bir bedeli var. Dünyada hiçbir şey karşılığını ödemeden alınamıyor. Bir menfaat, bir kazanım elde edilecekse, illaki karşılığı bir gün ödenmek zorunda.
Kıbrıs Rum Kesimi de şimdi bu aşamada. 1 Mayıs 2004 tarihinde havadan AB'ye girmenin bedelini ödeme zamanı geldi, çattı.
Bugünlerde Brüksel'de Rumların Euro Bölgesine girişinin büyük bir yanlış olduğu iddiası gündemde ve tüm diplomasi emekçilerinin kafasında. Üstelik yanında kocaman da bir soru işareti var, hediyesi olarak.
Hem Kıbrıs Rum Kesimi’nin Euro Bölgesine girişinin, hem de Euro Bölgesinin sanayisi olmayan ve ulusal gelirini sadece turizm ve bankacılık işlerinden elde eden Kıbrıs Rum Kesimini kabul etmesinin büyük bir yanlışlık olduğu iddiaları tartışılıyor ciddi makamlardaki, üst düzeydeki kişiler tarafından…
Bunlardan biri Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Christine Lagarde. Lagarde, evvelki gün Washington merkezli Brooking Enstitüsünde yaptığı konuşmada, Kıbrıs Rum tarafının yerlerde sürünmekte olan ekonomisinin emeklemeye başlamasının bile iki seneden fazla bir zaman alacağına değindi.
Rum ekonomisinin eski düzenine değil de, AB ve ABD tarafından kabul edilebilir, kara para aklamasının yer almadığı, off shore bankaların bulunmadığı normal olarak kabul edilebilecek bir düzene girmesinin uzun olarak addedilecek bir zaman dilimi içinde gerçekleşebileceğini öngördüğünü söyledi. Bütün iyi niyeti ile ümidinin de, Rum tarafında var olan hizmet sektörünün bu üçkağıda dayalı finansal aktivite ile bir bağının bulunmadığı yönünde olduğunu belirtti.
Rum ekonomisi içinde bulunduğumuz 2013 yılında yüzde 8.7 ve gelecek yıl da yüzde 3.9 daha küçülecek ve belli bir dönem sürecek olan durgunluktan sonra da ancak iyileşme sinyalleri verecek. Toplamda ekonomik küçülme yüzde 25'lere kadar yükselecek.
Buna paralele olarak işsizlik oranı da yükseliş trendi gösterecek. İçinde bulunduğumuz yıl yüzde 15.5’a yükselen işsizlik oranı, gelecek sene de yüzde 16.9’a çıkacak. Rum tarafındaki çalışan nüfus baz alındığı vakit yüzde 16.9 oranı, sayısal olarak 93 bin kişiye denk gelmekte. Bu sayı KKTC'nin çalışan nüfusu ile kıyaslandığında, çalışan nüfusumuzun yarısından da fazlası demektir işsiz olan Rumların sayısı.
Bayan Lagarde’ye göre Rumların ekonomik durumu berbattan da berbat.
AB Uzmanları ise Rum ekonomisinin hiçbir şekilde borçlarını ödeyemeyeceğini ve kurtarılması için verilen kredilerin üzerine bir bardak soğuk su içilmesini tavsiye ediyor.
Kıbrıs Rum Yönetiminin Euro Bölgesine girmeden evvel, turizm ve kara para aklamaya yönelik bankacılık sistemlerinin, AB üyesi diğer ülkelerin ekonomileri ile uzaktan yakından hiçbir ortak noktası olmadığını, bu nedenle de Avrupa Birliği ekonomisinin dıştan gelecek bir darbe ile temelinden sarsıldığı vakit, gerek AB'nin, gerekse de AB Merkez Bankasının kendilerine mali açıdan yardımcı olamayacaklarını çok iyi görmeleri ve algılamaları gerekmekteydi.
AB'ye katılarak, Avrupa Birliği üyesi ülkeleri arkalarına alıp, Türkiye'yi dize getirip adadan atabileceklerini zannetmenin sarhoşluğu ile göremedikleri veya da görmek istemedikleri bu ayrıntının bedelini şimdi çok ağır bir şekilde ödemeye başladı Rumlar. Bu nesil, bu hatayı ödeyemeden dünyadan göçüp gidecek. Gerçek şu ki bu neslin torunları da bu bedeli ödemeye devam edecek ama bir türlü bu bedelin tamamı ödenemeyecek.
Buna karşın Avrupa Birliği de 2008 yılında Kıbrıs Rum Kesimini Euro Bölgesi içine almakla büyük bir hata yaptı. Bu şekilde davranarak, AB'nin ana direğini oluşturan devletlerin ekonomik yapılarından çok farklı bir ekonomik yapıya sahip olan Kıbrıs Rum Kesiminin, Euro'nun mali disiplinine uyum sağlayıp sağlayamayacağı daha ilk baştan sorgulanmalıydı. Sorgulansaydı zaten, AB son birkaç yıldır yoğun olarak yaşadığı mali krizin içine belki de düşmeyebilirdi.
İşin doğrusu Brüksel'in bu üst düzey bürokratları ve yöneticileri “Kıbrıs Rum Yönetimi bu yapay ekonomisi ile asla Euro bölgesi içine alınmamalıydı” diyor ve bu beladan kurtulmanın çarelerini arıyor, yana yana...