Cecilia Malström’e “vizeleri ne zaman tam olarak kaldıracaksınız?” sorusunu yönelttim.

AP Genel Kurul oturumuna yetişmek için toplantıdan koşar adım çıkıyordu.

Ama soru net olduğu için yanıtının kısa olacağını tahmin etmiştim.

“Vize kolaylığından sözettiniz. Ama ne zaman tam olarak, Schengen sınırları içinde Türk vatandaşlarına uygulanan vize kalkacak?” sorusunu ayaküstü sohbetimizde sordum Malström’e.

“It will take years” dedi. Türkçesi “yıllar alacak”.

Avrupa Parlamentosu’nun Strasburg oturumu çerçevesi altında düzenlenen toplantı önemliydi.

Masada, AB Komisyonu’nun İçişleri ve Adalet’ten sorumlu üyesi Malström, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Helene Flautre ve AB Bakanı Egemen Bağış.

Konu ise Türk vatandaşlarına AB vizesi.

Yakında Basra Başkonsolosu olarak göreve başlayacak olan Faruk Kaymakçı’nın AB konusundaki son görevi yine bu toplantı oldu.

O da masadaydı.

Bu toplantıda, Malström, vize kolaylığı müjdesi verdi. Taahhütte bulundu, vize konusunda AB Komisyonu’nun adım atılmasından yana olduğunu resmen kayıtlara geçirdi.

Ama bir de üye devletler var.

Ve tabi kapalı kapılar ardında yapılan görüşmeler.

Malstörm ile Bağış, bu basına açık toplantı öncesi kahvaltıda bu konuyu enine boyuna tartıştılar.

Türkiye, Brüksel’den gelen bu taahhüdün uygulamasını görmek istiyor.

Somut uygulamalara göre, AB’nin beklentisi olan “geri kabul anlaşması” konusunda adımlar atılacak.

Ancak, Batı başkentlerindeki Türk diplomatları ise hiç iyimser değil verilen sözlerin uygulanacağı konusunda.

Strasburg’un ardından, vize konusunda AB Komisyonu’ndan gelen taahhüdü, “sahadaki” diplomatlara sordum.

Beklentileri pek de iç açıcı değil.

Hele sözkonusu olan Fransa olduğu zaman, olay tam bir “yukarı tükürsen sakal, aşağı tükürsen bıyık” durumu.

Fransa’nın “Türkiye alerjili” Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, düşüş istikametine girdi girmesine ama yerine gelmesi kuvvetle muhtemel Sosyalist Partili aday da, Türkiye dosyasında, görevinin ilk yılında yaşanacak bir kriz döneminin habercisi aynı zamanda.

Şöyle ki, Türkiye’nin AB adaylığı konusunda, Sarkozy kadar menfi bir tutum içinde olmayacak olsa da, Ermeni ve PKK dosyalarında Ankara-Paris hattını gerilimli bir yıl bekliyor.

Ama bu dönemin de bir yıldan fazla sürmeyeceği öngörülüyor.

Fransız Senatosu’na gömülen “İnkar yasası” yeniden gündeme getirilebilir. Üstelik artık Senato Sosyalistlerde.

Türk vatandaşlarına yönelik vize konusu da, AB üyesi ülkelerde bir zincirin halkasını teşkil ediyor ve politik gündemden pek de ayrılmıyor.

Malström ya da AB Komisyonu ne derse desin, vizeleri üye ülkelerin temsilcilikleri verdiği için, Strasburg’da bizzat Malström tarafından verilen sözün uygulanabilirliği buradan bir soru işaretleri yumağı gibi görünüyor.