Başbakan iki eli arasına “baş”ını alıp “bakacak.”
Çünkü hikaye, “bir ileri, bir geri; bir sağa, bir sola; bir o yana, bir şu yana; bir açılan, bir kapanan; bir ABD’ye direnişçi, bir işbirlikçi; bir sisteme muhalif, bir muhalife sistemci; bir demokrat, bir milliyetçi; bir balyoza vuran, bir balyoz vuran; bir Esad’ın kankası, bir Esad’ın kanlısı; bir İran’ın dostu, bir İran’a kalkancı” kararsızlığın, şaşılığın vardığı yer.
***
Durum biraz 1 Mart 2003 tezkere mevsimi öncesi gibi.
Irak işgali için bastıran büyük müttefik, daha seçimden önce ona vaatler, onunla aynı paralelde AKP’liler ve destekçileri, tam tersine buna kesin karşı AKP’liler ve millet; “darbe” korkusu, hepsini idare için serbest bırakılan AKP Grubu vesaire… Ve elbet tezkere sonrası ABD’de hayal kırıklığı, kandırılmışlık hissi; intikam, sonra yumuşama süreci!
Bu kez, bu işin “kökü dışarıda” kısmı yine buna benziyor.
Bakmayın, füze kalkanını “kendi isteyen” hükümete;
En yakın dostu Esad’a birden bindiren Başbakan’a…
Obama ile kankalığa; İsrail’le Mavi Marmara meselesinin hafifçe uyutulmasına;
Katar, S. Arabistan trenine binilmesine…
Muhtemelen yine mütereddit, sıkıntılı, Suriye ve İran vebalini üstlenmek istemeyen; Irak’ta, Afganistan’da “savaşçı” rollere çekinceli bir AKP de var; hükümet ve Başbakan’ın kafası ve kalbinin en azından yarısı!
***
Lakin vakit öyle 10 yıl öncesi gibi yine yalpalama vakti değil!
Oysa ne deniyor:
MİT Müsteşarı İrancı (ve Suriyeci)!
Bakın Suriye (ve Alevi yönetimi) yine PKK terörünü destekliyor!
Zaten PKK içinde Suriyeli (ve Alevi) ağırlığı büyük!
Zaten PKK, KCK içinde, yanında, eyleminde MİT’çiler de mevcut!
Yani, devlette, hükümette ikili yapı sadece sizinkiler, bizimkiler değil; aynı zamanda bölgeye münasip tarifler
***
“Kemalist, ulusalcı, milliyetçi, operasyoncu” TSK vesayetinin bitirilmesiyle yahut öyle sanılmasıyla…
Ortaya çıkan “devlet refleksi” boşluğunu…
“Türk-İslam sentezi” ile “Milliyetçi, çok devletçi, otoriter ahlakçı, üniterci, merkeziyetçi”…
Duruma göre “İsrail ve ABD otoritesi” ni tanıyan, küresel piyasaya uyumlu bir yapının doldurmaya kesin talip olması aynı zamanda.
Devleti korumak adına devlete, milliyete saygılı muhafazakârları da küstüren, yıldıran, düşman saymış, laiklik takıntılı ordu-bürokrasi-yargı-üniversite tasfiye edilirken…
Onların üniter devlet, tek milliyet, devlet otoritesi kollayan “milli devlet”inin bu kez “muhafazakâr cemaat” ve bürokrat, yargı ve emniyet mensupları (ve “askerler” ve “istihbaratçılar”) tarafından doldurulma çabası.
***
Kürt meselesi, ABD’de belli merkezlerle de uyumlu “cemaatçi, milliyetçi muhafazakârlık”ın;
AKP başta; MHP, BBP tabanlarıyla; “bölünme korkusu, terörün ezilmesi, Kürtlere taviz verilmemesi” önceliğine sahip milliyetçi ve ulusalcılarla buluşabileceği en ciddi istasyon.
Yoksa…
Her bir meselede o an kim kimin yanına düşüyor diye hesaplamaya kalksak, başımız döner!
***
Şu son hikayenin nasıl başladığını bile şaşırabiliriz:
KCK’dan mı MİT’e varıldı?
Yoksa MİT için mi KCK’ya?
MİT kuşatması KCK operasyonu mudur?
Yoksa KCK zaten MİT’e operasyon mu?
***
Ya zamanlama: Oslo da hemen dün değil; herhalde KCK yapılanması da.
Düğmeye yenilerde basılmışsa; o arada neler oldu?
Bir sıralayın!
Arap baharından Başbakan’ın rahatsızlığına.
1. Arap baharı;
2. Suriye katliamları ve Esad’ın hedefe konması;
3. Bölgede “Sünni-Şii (ve Alevi)”çatışmasının genişleme eğilimi;
4. İran için çanların çalınması;
5. İsrail’le tırmanmış gerilim (ve dindirilme ihtiyacı);
6. Savaş havasına rağmen yeni bir açılım tasavvuru;
7. Erdoğan’ın hastalığı, söylentiler; Cumhurbaşkanlığı vadesi; yüzde 50 oyu yerinde duran AKP ve iktidarda miras meselesinin derinden ortaya çıkması.
***
Erdoğan 10 yıl önce işe Devlet (ve ABD-İsrail) kuşatmasıyla başlamıştı; tam “Devleti Fetih”i kutlarken, 10’uncu yıl marşıyla bir bakıma yine oraya vardı!
Tabii hiçbir savaş, bir muharebeden ibaret değildir.
İşte, “bağımsız yargı”da bir savcı daha gitti!
***
10 yılın ilk devresinde, Şemdinli davasında “iyi çocuklar”ın komutanını da suçlayınca; Genelkurmay bastırmış, hükümet ve (o devir onunla çatışmalı) HSYK, bir Savcı “Sarıkaya”yı görevden almıştı…
Şimdi hükümete bastıran bir başka Savcı “Sarıkaya” hükümet ve (bu kez müttefiki) HSYK tarafından görevden alındı.
Hiç değişmeyen devlet hikayemizin bir özeti bu:
Sarıkaya’dan Sarıkaya’ya!
Sarıdan sarıya!
Kayadan kayaya!
Eski bir tekerlemedeki gibi:
Eller uzaya, biz Sarıkaya!
(HaberTürk)