1) Terör olmasaydı Türkiye açılım yapar mıydı?

Şöyle de sorulabilir:
Kürt açılımı, neden uzun yıllar ertelendi de, Türkiye tarihinin en uzun süren silahlı çatışmasının ardından geldi?

Yetkililer ısrarla “PKK ayrı, Kürt sorunu ayrı” dese de Kürtçe konuşma, türkü söyleme yasağının kalkması, çocuklara Kürtçe isim koyma hakkının tanınması, Kürtçe yer isimlerinin, radyo televizyonun serbest bırakılması, ne yazık ki ancak isyan tırmanıp bunca cana mal olunca mümkün oldu.
Bu da “Terör sonuç alıyor” izlenimi yarattı.
Başbakan dün “Terörden sonuç almayı bekleyenler hayal kırıklığına uğrayacak” dese de sonuç, silaha cesaret verdi.

2) Hani devlet eli kanlı eşkıya ile masaya oturmazdı?
Resmi tez buydu. Sonra anlaşıldı ki Başbakan “Ben olsam Öcalan’ı asardım” derken, onun görevlendirdiği özel temsilci, örgütün üst düzeyiyle müzakeredeymiş.
Kamuoyu, bundan tesadüfen haberdar oldu. Nihayet silahların susabileceği umuduyla büyük tepki de göstermedi.
Ne zaman başladığı bilinmeyen müzakere, kimin bozduğu anlaşılamadan bitti. Ayrıntılar açıklanmadığı için de soru işaretleri doğdu. Ama herkeste doğal olarak “Kapalı kapılar ardında ayrı, bize ayrı konuşuyorlar” kaygısı oluştu.

3) Hamas milli iradenin temsilcisi de BDP değil mi?
Müzakereler kesilince hükümet, tekrar “Elinde silah olanla görüşülmez” noktasına döndü.
Ya silahsız olan siyasi temsilciler?
Başbakan onları da, terörle araya mesafe koymadıkları için muhatap kabul etmiyor. Dün akşam yine “Bunların siyasi temsilcileri, Kürt kardeşlerimizin temsilcisi değildir” dedi.
Peki bölgede her üç seçmenden birinin oyunu BDP’ye verdiği gerçeğini nereye gizleyeceğiz?
Şiddeti bir mücadele yöntemi olarak benimseyen Hamas’ı “Arkasında halk iradesi var” diye herkese muhatap gösteren hükümetin BDP’yi muhatap saymamasında, seçilmiş belediye başkanlarının tutuklanmasına göz yummasında bir çelişki yok mu?

4) Güneydoğu’da niye tepki yok?
Hakkâri saldırısı, bayraklarla, gösterilerle, sloganlarla ve genelde olgunlukla protesto edildi.
Milliyet’teki “Teröre lanet” başlıklı haberde, yurt çapında gösteri yapan iller sayılmıştı; ama içlerinde Güneydoğu’dan hiçbir il yoktu.
“Türkiye ağladı” genel başlığı içinde kaybolan bu ayrıntının bir anlamı yok mu? En kederli günde bile beklenen duygusal ortaklığı sağlayamadığımızı, ölüme karşı yaşamın yanında saflaşamadığımızı kanıtlamıyor mu?

5) Açılımın ipleri PKK’nın elinde mi?
PKK’nın Habur şovu, açılımın kesilmesine neden oldu.
Hakkâri saldırısı ise diyalog sürecini tamamen bitirmediyse de belirsiz bir geleceğe erteledi.
Bu durum, söylenenin aksine Kürt sorununun PKK’ya endekslendiğini, açılımın kaderinin örgütün insafına bırakıldığını göstermez mi?
Açılım, teröre taviz değil, tersine teröre tedbir ise asıl şimdi uygulanması beklenmez mi?

6) Medya görmese terör biter mi?
Ya da daha genel sorayım:

Gözyaşlarımızı görmemek için aynamızı kırarsak hastalığımızı iyileştirebilir miyiz?