İngiltere’de hep bir intihar haberi vardır gençelerimizle ilgili...
Maalesef.
Bir iki gün önce bir gencimiz daha “yoruldum” dedi ve kendini Thames Nehri'nin sularına bıraktı yazılan haberlere göre. Yalnızlıktan şikayet ediyormuş. Sosyal medya hesabında bile 73 arkadaşı var. Gidişi de ne kadar sessiz oldu... Ortalığı ayağa kaldıracak akrabaları da yok belli ki. Zaten kaldırsalar da ne olacak. Ne cinayetler duruyor, ne de intiharlar...
Şurada yaşayan küçük bir toplumuz, belki de büyük, ne farkeder? Kendi gençlerimize, kadınlarımıza, kısacası insanımıza sahip çıkamadıktan sonra... Sahip çıkmak ne kelime, o da ne demek, düşene bir tekme de biz atıyoruz. Bir darbe de biz vuruyoruz. Hatta ilk düşüren de biz oluyoruz çoğu zaman. Bizim gücümüz yine bizim insanımıza yetiyor.
Kimse kimsenin derdini dinlemiyor, anlamaya çalışmıyor, yarasını sarmak için çabalamıyor. Kimimiz İngiltere’nin sayılı zenginlerinin arasına girmiş, kimimiz büyük işadamı olmuş, kimimiz dernekler kurmuşuz.
Buradaki insanımız için ne yapmışız?
Kaç gencimizi intiharın kıyısından çekip kurtarabilmiş, kaç uyuşturucu tuzağına düşmüşe yardım etmiş, kaç kişinin maddi sorunlarıyla başa çıkması için elimizi pamuk cebimizden çıkarabilmişiz. Olduysa, yardımlarımızı bile bir çıkar için yapmışız çoğu zaman... Tabii ki iyi insanlar vardır, tabii ki elinden geldiğince bir şeyler yapmaya çalışmış olanlar vardır, onları tenzih ediyorum ama varsa da sayıları ne kadar az demek ki, haberimiz bile olmamış.
Vergi kaçırmakta, haksız sosyal yardım almada, ucuz işçi çalıştırmada, kahvehanelerde vakit öldürmede, kumarda, bilmem nede, çok maharetli ve namlıyız ama... Kafamız ne de çok çalışıyor(!)
Bakın, Sinan Altuntaş kimseye ulaşamamış demek ki. Kimseye derdini anlatamamış, kimseden çare dilenememiş. Belki de yapmıştır da, yardım görememiştir kimseden. Sonra da çekip gitmiştir kendine göre, çaresizliğinin elinden tutarak.
En son ne zaman, ‘tanımadığınız’ bir ‘kardeş’inizin bir derdini oturup dinlediniz, yardımcı olmak için zaman ayırdınız ya da derdine çare bulmak için ayağa kalktınız?
Hadi bunu cevaplamak zor olduysa, ‘tanıdığınız’ diye de sorayım...
Etrafımızda o kadar çaresiz ama dik duran, derdini belli etmemeye çalışan güzel insanımız var ki,
Bulalım onları ve deşelim yaralarını, deşelim ama sarmak için deşelim,
Daha çok kanatmadan...
İşte Sinan'ın son sosyal medya paylaşımı. (Allah rahmet eylesin)
İçimden geldi, içimden geçti, Karacaoğlan’ın dizeleri;
Üryan geldim gene üryan giderim
Ölmemeye elde fermanım mı var
Azrail gelmiş de can talep eyler
Benim can vermeye dermanım mı var
Dirilirler dirilirler gelirler
Huzur-u mahşerde divan dururlar
Harami var deyi korku verirler
Benim ipek yüklü kervanım mı var
Karac’oğlan der ki ismim överler
Ağu oldu yediğimiz şekerler
Güzel sever deyi isnad ederler
Benim Hak’tan özge sevdiğim mi var