Bu yıl Nobel Edebiyat ödülünün sahibi Belarus yazar Svetlana Aleksiyeviç’in 7 Aralık’ta yaptığı ödül kabul konuşmasının başlığı “Kaybedilmiş Bir Savaş Üzerine”idi. Sovyetler Birliği döneminin yaşanan acı günlerinden kesitlerin olduğu konuşmasının son kısmını şöyle tamamladı;
“-Boşuna güdülmeyi reddeden yeni bir nesil bekleme. Rus insanı özgürlükten anlamaz, anca Kazaklardan ve onların kamçılarından anlar.
-Yeni bir devrime yetecek ne güç, ne delilik yok kimsede. Ruh da yok. Ruslara, tüylerini diken diken edecek büyük fikirler lazım.
-Hayatlarımız işte böyle geçer bizim, pislikle savaş arasında gider gelir. Komünizm ölmedi, cesedi yaşıyor.
Cesaretimi toplayıp söyleyeceğim: 90’lı yıllarda elimize geçen şansı kaçırdık. Ülkemiz nasıl olmalı, güçlü mü, yoksa insanlarına layık mı sorusu önümüze geldiğinde, birinci şıkkı seçtik: Güçlü olmalı. Şimdi yine güç zamanı. Ruslar Ukraynalılarla, kardeşleriyle savaşıyor – benim babam Belaruslu, annem Ukraynalı, bir sürü başka insanın da böyle… Rus uçakları Suriye’yi bombalıyor…
Umut devri yerini, korku devrine bıraktı. Zaman geriye döndü. İkinci el, kullanılmış bir zamanı yaşıyoruz.
Kızıl İnsan’ın tarihini yazıp bitirdim mi şimdi, emin değilim.
Benim üç evim var. Belarus, toprağım, babamın vatanı, bütün ömrümü geçirdiğim yer. Ukrayna, annemin vatanı, doğduğum yer. Ve büyük Rus medeniyeti, kendimi onsuz hayal edemediğim… Benim için hepsi değerli. Sevgiden söz etmek ise, bizim çağımızda zor.”
Ne kadar yazık oldu; SSCB dağıldığında kapsadığı alandaki ülkelerin insanları yeni dünya düzenine büyük ümit ile bakmaya başladılar. Bundan sonra temelinde sevgi, hoşgörü ve güven olacak bir ülke yönetimi kurma imkanları olabilecekti. Özgür ortamdaki bu gayret ve azim ile daha güçlü bir ülke olabilecektiler. Halbuki bugün sonuca baktığımızda neredeyse Tiran olarak tanımlayabileceğimiz bir Rus yönetimi ve mutsuz Rus halkı var. Yirmi yıl önce ellerine geçen büyük fırsatı küçük çıkarlar ve bireysel egolar uğruna, halkının mutluluğunu ve ülkesinin sevgi ile büyümesine imkan sağlayacak fırsatları geri çeviren yönetimin sebep olduğu ikinci el Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği.
Orta Doğu’nun ve Doğu Akdenizin son yıllarda içinde bulunduğu durum ikinci dünya savaşından sonra Amerika Birleşik Devletleri ve SSCB arasında yaşanan paylaşımdan çok farklı değil. Sıcak denizlere ve özellikle Akdenize inmek için yaklaşık 200 yıldır savaşan bir Rus politikası ve dünyanın diğer tarafından gelip buraları kontrol etmeye çalışan ABD hegamonyası. Arada kalıp acı çeken bölge halkı derdini kimseye anlatamıyor.
Doğu Akdeniz’e dar bir pencereden bakılırsa sadece Suriye gerçeğinde bile milyonların göç edip zor yıllar yaşadığını, on binlerce insanın hayatını kaybettiğini, daha fazla sayıda insanın yaralandığını, ülkesinde kalan insanların evini, işini kaybettiğini görüyoruz. Bu ülkeye yangın yan komşularından sıçradı denebilir ancak bu bölgenin geneli uzun yıllardır yanıyor veya yangın söndü derken iki kutuplu dünyamızın büyük aktörleri sönmüş olan ateşi tekrar alevlendiriyorlar. Sebepler onyılların neticelerine göre değişiklik gösterse de sonuçta bölge halkının üzülen taraf olduğu gerçeği hiç değişmiyor. Dış güçlerin petrol savaşı, ülke içi yönetiminin iktidar savaşı, Rusya’nın Akdeniz’de kalıcı üs olarak kullanabileceği kıyı başı tutma savaşı. AB, ABD veya NATO elbirliği ile Akdeniz’in tamamını kontrol edip Rusya’nın buralarda herhangi bir üs sahibi olmasına sıcak bakmıyor.
Yıllar önce Kuzey Afrika ve Orta Doğu’yu içine alan bölgeyi etkileyen sosyalist arap milliyetçiliği hareketi (BAAS) bu ülkelerin bir kısmının iktidarını etkilemiş, bir kısmında doğrudan iktidara gelmişti. BAAS Rejiminin yıllar içerisinde son temsilcisi Suriye kaldı. Babası Hafız Esad’tan ülkesinin yönetimini miras olarak devralan oğul Beşşar Esad iktidarda kalma uğruna Suriye’nin yangın alanına dönmesine sebep oldu. Bu nasıl bir liderlik anlayışıdır anlamak mümkün değil. Başta kalma uğruna milyonların acı çekmesine sebep olmak.
Diğer tarafta Beşşar Esad’ı koltuğunda tutup Suriye topraklarındaki askeri üssünü kaybetmek istemeyen ve bunun uğruna Suriye topraklarını bombalayan ve Sovyetlere dönüşmüş Rusya. Sadece onlar mı! Pekçok ülke Suriye topraklarını bombalıyor. Bu olaylar Kıbrıs adasının veya askeri tanım ile Doğu Akdeniz’de demirlemiş olan uçak gemisinin hemen yanında oluyor.