Sevgili okur pek çok sorun kazındığında altından para ve mülkiyet hırsının üzerinde kurulu bir sistem olduğu görülecektir. Ormanların talan edilmesi, emeğin sömürülmesi, eğitimin ve sağlığın özelleştirilmesi, sosyal hakların gaspedilmesi…
ABD merkezli teknoloji şirketi Microsoft’un kurucusu Bill Gates önümüzdeki yıllarda gezegenin karşılaşacağı 2 küresel felaket arasında İklim değişimi ve biyolojik silahları sayıyor. İkisinin kökeninde de dediğim gibi kapitalist sistem yatıyor…
Önümüzdeki günlerde kapitalizmin yeni bir sorununu daha konuşur olacağız: Yaş ayrımcılığı (ageism)…
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), yaşlıların da tıpkı ırkçılık ve seksizim gibi ekonomik ve sosyal olarak ayrımcılığa uğradığını belirterek, bu sorunu önüne geçilmesini istiyor. Yaş ayrımcılığı, insanların ileri yaşlarından dolayı istihdam, sosyal ilişki ve hizmet alımında ayrımcılığa maruz kalmaları, hak ettikleri sosyal haklardan yoksun bırakılmaları ve ötelenmeleri anlamına geliyor.
DSÖ’nün resmi web sitesine göre; dünya çapında 60 yaş ve üstü yaklaşık 600 milyon nüfus 2025’e kadar ikiye katlanacak, 2050’de ise iki milyara ulaşacak. Yaşlıların genel nüfusa oranı katlanarak büyüyecek… Yaşlı nüfusunun oransal artmasının nedeni olarak, tıptaki gelişmelerden doğru beslenmeye pek çok şey gösterilebilir…
Haliyle kapitalizmin çarkı yaşlılar için daha çok dönmeye başlayacak. Onlara uzun yıllar ödenecek emekli maaşların ötesinde sağlık sisteminden sosyal yatırımlara genel bütçeden daha çok pay ayırma gereği, kapitalizmin ruhuna ve doğasına aykırı düşecek. Böyle olunca da yaşlılar her zamankinden dafa fazla üretmeden tüketen asalak bir kesim olarak görülecek.
DSÖ’nün açıklamasında yaşlı karşıtlığı ve ayrımcılığının da tıpkı ırkçılık ve seksizim gibi bir sorun olduğu vurgulanarak 2014’te dünyada pek çok hükümetin yaş ayrımcılığının önlenmesi, sorunların çözülmesi ve yaşlıların haklarının geliştirilmesine karar verdiği hatırlatıldı.
Peki ne yapmalı? DSÖ; yaş ayrımcılığını engellemek için kamuoyu oluşturulmasını isteyerek, bu konuda medya, siyasiler, işverenler ile hizmet sağlayıcılara büyük iş düştüğünü belirtti. Yaşlı nüfusun artışıyla yeni sorunların doğacağı vurgulanan yazıda, “Araştırmalara göre; yaşlanmayla ilgili olumsuzluklarla karşılaşanların 7,5 yıl daha az yaşadığı saptandı” denildi.
DSÖ’nün bu ayrımcılığa karşı “ne yapmalı” listesi de epey uzun, kısaca yaşlılar için keseyi açın anlamında… Bu para ve rant hırsıyla ormanları yakan, emeği iliklerine kadar sömüren, doğayı katlettiği için iklim krizini yaratan bir canavara ricada bulunmak komik doğrusu… Bu tıpkı kurtlara “şu kuzuyu yemeyin gözünüzü seveyim” demek gibi bir şey… Zaten DSÖ’nün bir etkinliği olsaydı başkanı çıkıp da “korona aşısı Afrika’ya sadece 25 doz gönderilmesi ahlaki çöküş” diye ağlamaz, “Biz aşıları küresel bağlamda eşit dağıtılmasını sağladık” derdi.
İşte dostlar bu konuda da biz emekçiler kendi göbeğimizi yine kendimiz keseceğiz. Sıtmadan kurtulmak için sivrisineklerle uğraşmayıp bataklığı kurutacağız. Bir an önce daha yaşanılabilir bir dünyayı kurarak, hayvanları, doğayı, börtü böceği, küresel iklimi, çocukları ve yaşlıları kurtarmaya çalışmalıyız.
Türkiye’de yaş ayrımcılığından da söz edersek, salgın nedeniyle hükümetin (çalışanları dışında) 65 yaş üstüne belli saatlerde sokağa çıkma yasağı uygulaması tam bir yaş ayrımcılığıdır. Hükümet yasağı yaşlıları koruma adına yaptığını öne sürse de bu yaş grubu her hangi bir ödeme yapılmayacağı için hükümetin gücünün kendilerine yettiğini belirtiyorlar. Dostlar hükümetler bir yaş grubuna ayrıcalık yaparak yasak koyamaz, ancak ve ancak tavsiyede bulunulabilir. O kadar!
(Açıkgaze'den)