İnsanın hayatında değişmez bir kesinlik vardır: Ölüm. Kendimizi bildik bileli gerçekleşeceğini bildiğimiz, belki biraz korku biraz tedirginlik yaratan bir gerçektir bu. Ne zaman, nasıl veya nerede olacağını bilemeyiz. Bilinmeyenden korkan ama bilinen tek gerçek üstünde neden çaresiz hissederiz? Kendi ölümünü seçmek belirsizliği ve olasılıkları yok edip kesinlik kazandırmak mıdır? Narsistik bir güç ile kendini toplama mücadelesi midir? Yoksa içinde bulunduğunuz acıların son vermesi için atılan son adım mıdır?

Neden?

Neden bir insan kendi hayatını sonlandırmayı seçer? Yaşam ve ölüm arasındaki o ince çizgiye geldiğinde hangi koşullar , mücadeleler onu seçime sürükler? Bu ipuçlarını biz de görsek acaba seçime katkıda bulunabilir miydik?

Belki evet belki de hayır. Bu soruların cevabını bulmak intiharın kendisi kadar zor ve çok yönlü. Belki tam da bu yüzden bu konuyu kucaklamak insanlık tarihi için önemli olabilir.

İntihar

İntihar konusunda yazmak zor. Kavramsal bir çözümlemeyle bir tanıma sıkıştırmak daha da zor. Mesela, vücuduna bağlanmış bombaları olan intihar bombacısı intihar mı ediyor gerçekten? Ağız kanseri olan Sigmund Freud acıya daha fazla katlanamayacak hale geldiği için doktorundan yüksek dozlu morfin enjekte etmesini istemesi ve ölmeyi hızlandırmasını (ötanazi) intihar olarak mı kabul edeceğiz? Sokrates ölüme mahkum edildiği zamanda zehri kendi elleriyle içmişti, bu da bir intihar mıdır? Bu çeşitlilik içinde intiharı rasyonel bir edim olarak tanımlayan felsefeciler olmuştur.

Tanım

İntihar , psikologların tarafından farklı tanımlar alır. Bu tanımların nedenleri de psikologların benimsedikleri akıma göre değişiklik gösterir. Latincede  Sui (ben) ; ve “cedere” (öldürmek) sözcüklerinin birleşiminden oluşmuştur. Kısaca insanın ruhsal veya toplumsal nedenlerden dolayı kendi hayatına son vermesidir intihar.

Edebiyattan, bilime kadar tabu oluşturulacak kadar korkulan, ahlaki ve dini açıdan yanlış ve günah sayılan bir edimdir intihar. Bütün bu duruma rağmen, araştırmalar her yıl 1 milyon insanın kendi hayatını sonlandırdığını gösteriyor. Modern zamanlarda bu oranda oldukça bir artış olduğu gözlemlenmektedir ve nedenleri araştırılmaktadır.

Nedenleri

Edilgen bir cinayet olarak adlandırdığım intiharın nedeni çeşitlidir. Günümüzde olan her olgu gibi, intiharın nedenini de tek bir faktör ile açıklamak bilimsel olan bir anlayışa uymaz. Bildiğimiz intihar vakalarına baktığımızda bile sebepleri, motivasyonları, koşulları itibari ile birbiri ile aynı kategoriye sığmaması bu konuda çalışmanın zorluğunu gösteriyor. Kısaca nedenler üzerinden geçelim;

 

Psikiyatrik hastalıklar;

İntihar eden çoğu insanın depresyon hastası olduğu gösterilmiştir. Depresyon varlığa bir türlü yerleşemeyen bir çiledir. Süresiz bir acı yaşatır insana. Ne kendinize ne de etrafınıza tanıdık kalırsınız. Nedensellik fonksiyonun köreldiği bir yere sürüklenirsiniz. İntihara teşebbüs eden bireylerin öfke ve karamsarlıkla başa çıkma ve problem çözme konusunda yetersiz kaldıkları görülmüştür. Nerede okumuştum şimdi pek hatırlayamayacağım ama özetle şöyle bir şey diyordu  : insanı intihara sürükleyen depresyon değildir, depresyona sarılmaktır. Bu sarılma kökünüze işler ve siz sarmaşığı kesmek isterken kökü kesersiniz.

Genler, stres ve  ailesel risk etkenleri;

İntiharın nörobiyolojisine baktığımızda en belirgin olgu bunun genetik olduğudur. Ailede daha önce intihara teşebbüs etmiş bir bireyin, aynı ailedeki bir başka bireyin riskini 3 kattan daha fazla arttırmaktadır.  Bunlarla beraber stresli yaşam olayları ( örneğin, ölüm, boşanma vs.),  aile içinde şiddet, kaygı, iletişimsizlik ve bozuk aile  ilişkileri intihar riskini attırmaktadır.

Nedenler elbette yazdığım kadarı ile sınırlandırılamaz ancak nedenleri arasında kısaca sosyal yaşam, fiziksel hastalıklar, kişilik bozuklukları, madde kullanımı gibi etkenlerin de önemli bir rol oynadığını bilmenizi isterim.

Ülkemizde durum nedir?

Bir çok ülkeye nazaran Türkiye’de intihar oranı daha azdır. Bunun başlıca sebeplerinden biri ise din faktörüdür ; koruyucu rol olarak işlev görmektedir. Ülkemizdeki en yüksek intihar oranları Batman ilinden gelmiştir. Bu oranların büyük oranını da kadınlar oluşturmaktadır. Batman’da yapılan bir araştırma bunun en temel sebepleri ataerkil düzen ve ekonomik düzeyden dolayı olduğunu göstermiştir. Bunların dışında işsizlik, lüks hayat özlemi, kimlik arayışı, ailenin kız çocuklarının eğitimi üzerindeki olumsuz tavrı, kadınların çalışmaya izin verilmeyişi, çocuk sayısı, göçmenlik sonrasındaki uyum  arayışı gibi etkenler de vurgulanmıştır.

Bunlara ek olarak da özellikle namus kavramının önde olduğu toplumlarda çok küçük yaştaki çocuklar  intihara yönlendirilerek öldürülmektedir. Bu duruma yurtdışındaki yabancı veya Türk/Kürt topluluklarında da rastlanılmıştır.

Sonuç olarak,  bir ihtimal daha var

Burada her açısına değinemediğim çok boyutlu olan intihar engellenebilir. Bugün Winnie’nin ( Çizgi film kahramanı) bir sözüne denk geldim: “Nehirler bunu bilir: Aceleye gerek yok, bir gün zaten oraya varacağız.” Türkiye’de ve İngiltere’de bu konuda çalışan, yıllarını intiharı anlamaya adamış uzmanlar var. Hayatı yaşamaya daha uygun hale getirmek gene sizin elinizdedir.

Öneriler ;

1)    İntihar edeceğini dile getiren bir insanı dikkate alın. Bu bir yardım çağrısı olabilir.

2)    İntiharı daha önce denemiş bir kişinin tekrar deneme olasılığı yüksektir.

3)    Çocuklarınıza okuldaki başarı ile yaşamın eşdeğer olmadığını anlatmaya çalışın.

4)    Genç insanların özgüven, stresle başa çıkma, öfke kontrolü becerileri konusunda bilgilendirin ya da bir uzmandan yardım isteyin.

5)    Ebeveyn ve çocukları arasındaki iletişim olumsuzluktan uzak olmalıdır. Güvenli kurulan ilişki sorunların çözülmesinde etkili olur.

Yazımı Londra’da yaşayan topluma yönelik bir çağrı ile sonlandıracağım.

Sizleri aramızda görmek isteriz...