Avrupa’da “Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste” atasözü gerçekleşiyor. Ahı çıkmış vahı kalmış vahşi kapitalizm artık direnmekte zorlanıyor. Uyuyan dev uyanıyor ve Avrupa’da sol umut tekrar yeşeriyor. 6 Mayıs seçimlerinde Yunan halkından esaslı bir darbe yiyen vahşi kapitalizm savunucularına karşı Yunanistan halkı, “sosyal kazanımlardan geri adım atmak istemediğini” sola selam vererek haykırdı.
Kamuoyu yoklamaları bu ay yapılacak olan yeni seçimlerde SYRIZA’nın birinci parti olacağını öngörüyor. Fransa sosyalistlerinin adayı François Hollande’ın cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanması da Avrupa’da esecek olan sol rüzgârın belirtilerinden. Tek yanlı tasarruflar ve sağın yönettiği Avrupa Birliği’nin dayattığı bütçe önlemleri canlı canlı mezara gömülmek istenen solun hatırlanmasına ve tekrar umut olmasına yol açtı.
Gözler şimdi 10-17 Haziran’da yapılacak olan Fransa genel seçimlerine çevrildi. Senato’da çoğunluğu sağladıktan sonra başkanlığı da alan sosyalistler mecliste oluşturacakları hâkimiyetle hem Fransa’da hem de Avrupa Birliği’nde etkili hale gelecekler. Fransa önemli bir ülke olmasına karşın AB düzeyinde cılız ve aykırı bir ses olmaktan öteye gidebilecek mi, hep birlikte göreceğiz. Alınan kararların yeniden tartışmaya açılması kolay olmayacak anlaşılan. Ancak Fransa’da esen sol rüzgârın diğer Avrupa ülkelerine de yansıması neo-liberallerin tüm hesaplarını altüst edebilir. Umutların yeşermesine yol açan bir gelişme de Almanya’da gözlendi. Tek taraflı tasarrufların sorgusuz savunucusu konumundaki Almanya Başbakanı Merkel’in partisi, Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nde büyük oy kaybetti, en kötü sonucu aldı.
Seçimlerde Sosyal Demokrat Parti açık bir zafer kazandı. Eğilimin devam etmesi ve sonucun 2013 sonbaharındaki genel seçimlere yansıması bekleniyor. Almanya, İngiltere ve devamında diğer ülkeler! Sol partiler ya tek başına iktidar olurlarsa ya da ülkelerindeki koalisyonlarda etkili rol oynarlarsa Avrupa vahşi kapitalizm tuzağına düşmekten kurtulabilir.
Solun bir ülkede etkili olması için illa tek başına iktidar olması da gerekmiyor. Bunun en son örneği ise Belçika! Flaman Sosyalistleri SPA ve koalisyon hükümetinde yer alan Başbakan Yardımcısı ve Ekonomi Bakanı Johan Vande Lanotte buna verilecek en güzel örnek.
Gaz-elektrik fiyatlarını donduran; tüketicileri, önlemlerine direnen elektrik şirketlerini dava etmeye çağıran ve tüketicilerin desteği ile şirketleri dize getirmeyi başaran bakan şimdi de telekom şirketlerinin fiyatlarını düzenlemeyi sıraya aldı. Binlerce tüketiciyi yanına alarak adil olmadığını düşündüğü fiyatlara savaş açan bakanın koalisyondaki liberallere rağmen sonuç alması “ciddi çalışıldığında ve çaba harcandığında küçük partilerin bile halk yararına bazı sonuçlar alabileceğini” kanıtladı. Yunanistan’da olduğu gibi sadece vahşi kapitalizme olan tepkiyi oya çevirmek yetmiyor.
Solun “sadece laf kalabalığı yapmadığını”, “attığı somut adımlarla halkın yararına çalıştığını” göstermesi gerekiyor. Faturayı halka kesmek isteyen egemen sınıflara “faturayı tek taraflı değil ama paylaşarak ve dengeli bir şekilde ödemek gerektiğini” anlatmak için sandıklar Avrupalıları bekliyor. Fransa’da esen rüzgâra Fransız kalmayacak olan Avrupalılara güveniyorum.
Avrupa Sosyal Modeli’nin altını oymaya çalışan neo-liberallere verilecek olan en iyi yanıt da bu olur! Yoksa fazla mı iyimserim? Canlı canlı mezara gömülmek istenen solun fark edilmesinden heyecanlanmamak elde mi!