Bir dostumuz, kıymetli bir abimiz anlattı geçen günlerde.
Restaurantları var.
Dükkanın arka bahçesinde güzel mi güzel bir armut ağaçları var. Her sene tatlı meyvelerinden yiyorlar.
Geçen sene meyveler ermeye başlayınca, dükkan sahibi dostumuz gider ve bir tane koparır meyvelerden.
Isırır.
Tad gariptir. Limonlu gibi, hafif ekşi.
Bir daha ısırır, enteresan bir tad. Ekşi.
Başka bir armut koparır. O da aynı.
Armutlar sararmıştır, olgunlaşmıştır. Suludur. Ama ekşi bir tad vardır.
Her sene yedikleri bu meyvelerdeki garipliğe anlam veremez.
Sonradan anlaşılır ki dükkandaki çalışan gençler, arka depodan aldıkları turşu bidonlarını boşaltırken toprağa dökerler. Armut ağacına yakın tarafa.
Ağaç aylarca turşu suyuyla beslenir. Zamanı geldiğinde de olgunlaşmış, sararmış, sulu armutlar turşu tadındadır.
...
Bazı “İslamcı” akademik tiplemeleri böyle görürsünüz. Nisbetleri sahih olmayınca bozukturlar. Gerçek tadı görmeden bozuk tadı anlayamazsınız.
Maneviyatsız ilimleri zehre munkalip olmuştur.
Turşu suyuyla beslenmiş “Armut”lara dikkat etmek lazım.
...
Kısa olsun, öz olsun.
Anlayana çok laf olsun...
...
www.facebook.com/londonistanbul
www.ahmetferruh.com
www.londrakariyer.com