Türk diplomasisi ve Fransız despotizmi tarihine geçecek günler yaşanıyor.
Perdenin önünde de, arkasında da kıyametler kopuyor.
Ermeni soykırım iddialarının inkarı ya da hafife alınmasının cezalandırılmasını öngören yasa, Fransız Senatosu’nda kabul edildi.
Yasanın kesinlikle anayasaya aykırı olduğunu ve bu nedenle iptal edileceğini kendinden en emin şekilde söyleyen isim bile itiraz dilekçesine imza atamadı.
Fransız Senatosu Yasalar Komisyonu Başkanı Jean Pierre Sueur, yasanın Senato’da ele alındığı gün yasayla ilgili üç kez konuşmuş ve tarihi mesajlar vermişti.
Ama o bile itiraz dilekçesindeki imzasını koruyamadı.
Fransa’nın siyasi eliti yoğun bir baskıyla bu yasa için uğraşıyor.
Salı günü bu yasanın Anayasa Konseyi’ne götürülebilmesi bile Türkiye açısından çok büyük bir başarı olacaktır. Her şey son aşamada. İlgili isimler rahat konuşuyor ama son ana kadar Fransa cephesinden gelebilecek “Bizans oyunlarına” hazırlıklı olmak gerekir.
Peki bu inadın nedeni ne?
Dünya faşizm tarihini 1930’ların Almanyası yazmışsa, sömürgecilik tarihini de 20. Yüzyıl Fransası yazmıştır.
Bir kıtanın kuzeyini silme sömüren bir ülke, başka bir coğrafyanın acılarına gerçekten merhem olabilir mi?
Yeni dönemin dengelerinde, yeni model sömürgeler oluşturma çabasına engel olacağını düşündüğü bir aktörü, Türkiye’yi yormayı amaçlamaktadır bu yasayla Fransa.
Bunun denemesini yapmaktadır.
Sakın kimse bunu “halkların acılarının tesellisi” türü başlıkların altına yazmaya kalkmasın.
Türkiye’nin kendi topraklarında yaşanan acılarla yüzleşme cesareti göstermesi gerekliliği her zamankinden daha acildir ancak sakın ola ki, Fransa’nın yeni sömürgeci mantığının bir aracı olarak gördüğü bu yasayı “halkların acıları” çerçevesinde ele alıp, elmalarla armutları karıştırmasın kimse...
Fransa, bu yasayı düpedüz yeni düzende rakibi olarak gördüğü Türkiye’yi alt etmek için kullanmaktadır. Türkiye alt edilince de, Türkiye’ye ait muhalif ya da destekçi hiç bir unsurun bundan çıkarı olmayacaktır. Herkes o yıkıntının altında kalır.
Türkiye’nin AB nezdindeki daimi temsilcisi Selim Yenel’e göre, Fransa’nın inkar yasasını Avrupa çapına yayma çabaları hayata geçirilemeyecek. Senato’daki oylamanın hemen ertesi günü Brüksel’e giderek konuyu Büyükelçi’ye sordum.
Büyükelçi Selim Yenel, Fransız Senatosu’nun kabul ettiği “inkar yasası”nın Avrupa Birliği çapında yaygınlaşabileceği yönündeki haberleri “pek ihtimal vermiyorum” cümlesiyle yanıtladı.
Yenel, AB’nin diğer ülkelerinden bu yönde bir girişim beklemiyor.
Almanya’dan gelen benzeri çabalara ilişkin haberleri hatırlattığımız zaman ise, Almanya’da yaşayan Ermeni ve Türk nüfusuna atıfta bulunuyor ve bu yönde bir adımı pek gerçekçi bulmadığını ifade ediyor.
Büyükelçi Yenel’e göre, Almanya’da çok sayıda Türk’ün yaşaması, bu yönde bir girişimin hayata geçirilmesinin önündeki en büyük engel.
“Üye ülkeler bu yönde bir adım istemiyor,” diyen AB Daimi Temsilcisi, Türk-Ermeni normalleşme sürecinin önemine dikkat çekti.
Şimdi nefesleri tuttuk, 60 imzalı o metnin kaderini bekliyoruz.
Bir yandan da “peki ama bu kin neden?” sorusu Sarkozy için zihinlerimizi kurcalamaya devam ediyor.
Henüz 20 yaşında bile değilken çıkılan bir Kapadokya gezisinin fotoğrafı var Sarkozy’de Türkiye’ye ilişkin.
Sırt çantasıyla.
Ve aslında ne olmuşsa yıllar önceki o gezide olmuş.
Anlatmıyor da. Resmin değişmesi için getirilen davete de olumlu yanıt vermedi.
Türkiye’yi halen 40 yıl önce sırt çantasıyla gezdiği ülke sanıyor.
(STAR GAZETESİ)