Hollanda Türk toplumunun, hasseten muhafazakar kesimin yakından tanıdığı Ünye’li Selahattin Kandaz, geçen hafta aramızdan ayrılarak, ebedi aleme göç etti. Bir yıldır insanlığın başına musallat olan hastalığa yenik düştü. Amsterdam ve Ankara’da yoğun bakımda uzun bir yaşam mücadelesi verdi. Hollandalı doktorların tedavisine son vermeleriyle Türkiye’ye götürülen Selahattin Kandaz’ın sağlık durumu çok kritikti. Can çıkmadan, ümit kesilmez misali, yakınları ve dostları her an yeni bir olumlu gelişme bekleyişinde oldular.
Kandaz’ın, Ankara Şehir Hastanesinde devam eden tedavisi boyunca, aile üyelerinden gelen kısa haberler, yer yer insanı ümitlendiriyordu. Ancak, geçtiğimiz pazar akşamı, eşinden gelen son haber, “Maalesef hastamızı kaybettik” şeklinde oldu.
O an, “Doğrusu biz Allah'a aidiz ve kuşkusuz O'na döneceğiz" demekten başka bir şey yazamadım. Çünkü biz, her canlının bir gün ölümü tadacağını biliyorduk. Vakti gelince, hepimiz, tek tek gidenler gibi, bu dünyadan göçüp gideceğiz.
Selahattin Kandaz ile, daha doğrusu Kandaz ailesi ile tanışmamız, 1980’li yılların başlarında oldu.
1983 veya 1984 yılıydı. Amsterdam’da Demokratik Türk Gençlik Derneğini kurmuştuk. Davut Gülgün başkandı, Niyazi Çetinkaya muhasip, ben de sekreterdim. Belediye ile ilişkilerimiz yavaş yavaş gelişiyordu. Amsterdam Belediyesi, bir Cumartesi öğleden sonra, Wibouthuis’de, göçmen kuruluşlarınında davetli olduğu bir toplantı düzenlemişti. Dernek olarak biz de katıldık. Derneğin sözcüsü olarak, Davut Gülgün’ün iyi tanıdığı, Muhittin Kandaz da toplantıya geldi. Bizi toplantıda gören Türkiyeliler (!) çok şaşırdılar. Zira, kendilerinden olmayan Türklerdik biz.
Söz sırası bize gelince, Muhittin bir konuşma yaptı. Konuşmasında Belediyeyi eleştirmesiyle, ortalık toz duman oldu. Herkes neye uğradığını şasırdı. Belediye yetkilileri de…
İşte, Kandaz ailesiyle ilk kez bu toplantıda tanıştım.
Aynı yıllarda, Muhittin’in yanısıra Selahattin ve muhterem babaları Hüseyin Kandaz’la tanışma fırsatı buldum. 1980’li yıllarda, Selahattin Kandaz’ın Kinkerstraat’da iki odalı küçük bir muhasebe bürosu vardı. Büroya, genellikle cumartesi günleri uğrardım. Çünkü o yıllarda, Frankfurt’da Türk Federasyon tarafından yayınlanan Vatana HASRET ve ANAYURT Dergileri’nin Amsterdam muhabiriydim. Her ay çıkan dergileri Selahattin Kandaz gibi bir çok Türk esnafa dağıtırdım. İkram ettiği kahveyi içerken, dergilerin yeni sayısını hemen açar, babasının da duyacağı şekilde, yazıların başlıklarını okurdu.
Selahattin Kandaz, günlük hayatta muhasabecilik yapmaktaydı. Utrecht Üniversitesi Türkoloji Bölümü mezunuydu. 1985 yılında, Hollanda’daki Türklerin hakları için kurulan, kısa adı IOT olan Türkler İçin Danışma Kurulu’nun yönetimi ve Amsterdam Türk Danışma Meclisi’nde yer alan Selahattin Kandaz, Türkler için bir çok proje ve etkinlikte hazır oldu. Kendi ifadesine göre, en son Adalet Partisi’nden İstanbul Milletvekilli ve aynı dönemde Avrupa Konseyi üyeliğinde de bulunan Kemal Kaçar beyin tedrisatından geçen Selahattin Kandaz, sürekli inovatif proje ve fikirlerin peşindeydi.
Selahattin Kandaz ile, yıllar içerisinde ilişkilerimiz karşılıklı saygı ve sevgi içerisinde gelişti. Amsterdam Tartışmaları başta olmak üzere, Türkevi Derneği’nin organize ettiği bir çok faaliyete katılırdı. Bir dönem, Türkiye’de uzun kalsa da, Hollanda’ya geldiğinde, faaliyetlerimize gelir veya yazardı. Hollanda’da, Türkiye aleyhine yapılan toplantı ve yazılan yazıları takip eder, anında haber verirdi. Son bir yılda, salgın ile ilgili, Hollandalı doktorların sıradışı açıklamalarını, sık sık, bizimle paylaşırdı.
Ve bir gece, saat 23.00 sularında, whatsapp’tan anlamakta zorlandığım şu cümleleri yazmıştı: “Hastanede yoğun bakımdayım, bayıltıp entübe almak istiyorlar. Türkiye’ye gitmek istiyorum diyorum, seni bırakmayız diyorlar. Amsterdam Konsolosluğuna bildir…” Şaşırdım kaldım. Lahey Büyükelçimizden bilgi aldım. Prosedürü, Selahattin Kandaz’ın ailesine ilettim. Çok zor ve Amsterdam’daki hastane engellemeleriyle dolu bir süreçten sonra, T.C. Sağlık Bakanlığı, Kandaz’ı ambulans uçakla Türkiye’ye götürdü. Ancak, Kandaz’ın kritik durumu devam etti. Doktorlar, ellerinden geleni yapıyorlar ve aileye, ‘her şeye hazır olun’ diyorlardı. Bir kaç defa, olumlu haber gelse de, geçen pazar akşamı gelen haber, Selahattin Kandaz’ın hayatını kaybettiği yönündeydi. Kadere boyun eğmekten başka yapılacak bir şey yoktu. Amsterdam Türkleri, Selahattinlerini kaybetmişlerdi. Söylenecek söz belliydi. Allah, gani gani rahmet eylesin. Mekanı cennet, makamı âli olsun. Ailesi, arkadaş, dost ve sevenlerine başsağlığı ve sabırlar dilerim.
Veyis Güngör
11 Mart 2021