Türkiye, AK Parti kapatma davasını, e-muhtırayı, siyasi suikastları, 7 Şubat MİT krizini, Hrant Dink cinayetini, Uludere katliamını, karakol baskınlarını gördü.
Her biri tarihi bir kırılma teşkil edecek önemde travmalar yaşattı bu ülkeye.
Nihayet, devlet asimilasyon ve inkar politikalarından vazgeçerek, Kürt sorununun çözümünü bir süreç dahilinde demokratik bir yola koymak için harekete geçti. Çözüm süreci daha başladığı anda, Paris'te 3 PKK üyesi kadın hunharca katledildi. Ardından İmralı görüşmeleri basına sızdırıldı. 2013 yılında Gezi olayları patlak verdi. Ve en son 17 Aralık darbe girişimiyle hem Hükümet hem de Türkiye hedef alındı. Millet her defasında büyük oyunu görerek sağlam iradesine sahip çıktı.
***
17 Aralık, Hükümete darbe girişiminden bu yana safların sürekli değiştiğine, ilginç gelişmelere tanık oluyoruz. Bazıları için Başbakan Erdoğan'ın gitmesi, dünyada her şeyden daha önemli. Türkiye'yi ateşe vermeye bile razılar. Sandık gibi dertleri de yok. "Erdoğan gitsin de nasıl giderse gitsin." Diyorlar. En marjinal partiden biri konuşsa hemen manşetlerine taşıyan, AK Parti'ye CHP laf söylese CHP'li, MHP söylese MHP'li, ulusalcı söylese 'ulusalcı' olanlar var.
Bugünler de geçecek Türkiye büyük bir devlet ama bazılarının yaptıkları zor unutulacak.
***
Tam yazımı yazmaya yoğunlaşmıştım ki Savcı Zekeriya Öz'ün Dubai tatili gündeme bomba gibi düştü. Kabarık faturalı tatil için önce "Kendi imkanlarımla gittim" diyen Öz'ü, işadamı Ali Ağaoğlu "Dubai'ye tatile ben gönderdim" diyerek yalanladı. Daha sonra Dubai tatilinin belgeleri yani faturaları basına yansıdı. Belge belge bir savcının tatil faturaları ve onu tatile kimin gönderdiği de ortada. Bu durumda kamu vicdanının rahatlatılması için hukuk gereğini yapmalıdır.
Özellikle yargı mensupları, siyasiler, devlet çalışanları bu tür durumlarda nasıl davranması gerektiğini herkesten daha iyi bilmeli ve daha çok dikkat etmeli. Bu savcının hazırladığı iddianameler de kamu vicdanınca sorgulanır. Tıpkı Pensilvanya'ya belge gönderdiği iddia edilen yargı mensuplarının kararlarının sorgulandığı gibi. Velhasıl; Siyasete, her türlü eleştiri muhalif söylemler STK'lar, medya aracılığıyla dile getirilebilir ve getirilmelidir de bu çok doğaldır. Doğal olmayan siyasetin yani milletin iradesinin baskı altına alınmasıdır.
Bu baskı iktidara da yapılsa yanlıştır, muhalefete de yapılsa yanlıştır. İktidarla, siyasal olanla mücadele edecek olan yargı, ordu, medya değil yine siyasettir, yani muhalefettir. Hükümetin rakibi ya da alternatifi yargı, STK'lar veya hizmet grupları değildir. Kural budur demokrasilerde; herkes dengi dengine. Yok öyle elmanın karşına armut!
(Aktüel'den)