"RIZA" kelimesine itimadım kalmadı benim... Mademki bu kelime kamu vicdanını bu kadar derinden yaraladı; hepimizi şoke etti ve üzüntü içinde bıraktı... Mademki cinsel istismara uğrayanların haklarını korumak, iyiliklerini kollamak yerine, tam da onları büyüteç altına almak için kullanıldı... Mademki 13 yaşında bir kız çocuğunun, çoğu babası ve dedesi yaşında 26 kişinin üst üste tecavüzüne uğramış çaresiz ve sahipsiz bir evladımızın, ona bunları reva gören ve kendine kimbilir hangi yüzle "insan" diyen birtakım vicdansızlarla kendi "rıza"sı dahilinde beraber olduğuna kanaat getirildi... Mademki kabuk tutması zaten mümkün olmayan bu fevkalade ağır yara yeniden açıldı, yeniden kanadı... Mademki böyle... Nasıl güveniriz Allah aşkına bundan böyle "rıza" kelimesine?
İstanbul İl Sosyal Hizmetler Müdürü Kahraman Eroğlu'nun açıklamalarını dikkatle okumanızı öneririm. Kendisi olayın yaşandığı tarihte N.Ç.'nin hem bedensel hem ruhsal büyük travmalar yaşadığını dile getiriyor. Basından öğrendiğimize göre anlatırken sesi titriyor. "Geceleri uyuyamıyordu. Büyük bir travma yaşıyordu. Tabii bu yaşadığı travmayı kolay kolay atlatamaz. Hem psikolojik hem de fiziksel olarak yardım aldı, tedavi gördü." N.Ç. nasıl unutacak başından geçenleri? Mümkün mü? Unutmasa bile nasıl güven ve huzur içinde bakacak her yeni doğan güne? Hangi dala tutunarak çıkacak bu hadisenin ağırlığından? Yaşadığı toplumun ona sahip çıkacağına, kurumların ona arka çıkacağına güvenebilecek mi? Yarınların bugünden daha iyi olacağına inanacak mı? Bir katre dahi umut verebilecek miyiz ona ve onun gibi nicelerine...
Kahraman Eroğlu'nun bundan sonra anlattıkları ise tüylerimi diken diken ediyor: "Tekrar okula kayıt yaptırdık. Adını değiştirerek okula gidip geldi. İyi bir eğitim aldı. Ortaokulu başarıyla bitirdi. Çok güzel şiir yazıyordu. Öyküler yazıyordu. Eminim ileride bunları kitaplaştıracak." Demek hayaller, hikâyeler kuruyor N.Ç. Demek seviyor kelimeleri. Dilerim hiç terk etmez onu ilham perisi. Dilerim hiç tükenmez kaleminin mürekkebi. Dilerim kelimelerle tutunabilir hayata. Kelimeler çünkü nice zaman insanlardan daha gerçek, daha vefalı, daha sahici.
Ama dilemek yetmez. Bakan Fatma Şahin'in bu noktada yaptığı açıklamalar son derece önemli, çarpıcı. Yasalardaki boşlukların giderilmesi ve bundan sonra hiçbir evladımızın bu şekilde incinmemesi için. "Bu değişikliğe göre 103. maddenin 1. paragrafının 'a' bendine 'çocuğun rızası olup olmadığına bakılmaksızın' ibaresinin eklenmesi öngörülmektedir" diyor Şahin. Adalet Bakanı Sadullah Ergin ise yeni Türk Ceza Yasası'nın 2005 senesinde yürürlüğe girdiğini hatırlatıyor ve dolayısıyla 2002'de yaşanan bu korkunç fiile dönük işleyemediğini anlatıyor. Peki ama bu detayları N.Ç.'ye nasıl anlatırız? Ona anlatsak bile ya kendi vicdanımıza?
Yargıtay'ın kararına çok üzüldüm. Gene de bu aşamada henüz davanın tüm yönleriyle tamamlanmadığının altını çizmekte fayda var. Öyleyse hâlâ bir umut kırıntısı mevcut. Belki... Bir ihtimal... Cinsel tacize uğrayan korumasız bireylerin değil, onlara bunları yapan ve kendilerinden zayıf ve küçük olanları istismar ederek "erkek" olduklarını sanan, göğüs kafeslerinde bir et parçası taşıdıkları halde kalp taşımayanlara ceza verildiğine hep beraber tanık olacağımız günler gelecek mi? Bekliyoruz. Umuyoruz. Utanıyoruz.