Bayramda gündem çok hızlı değişti. PKK'nın CHP milletvekili Hüseyin Aygün'ü kaçırmasını tartışmayı beklerken, BDP milletvekillerinin sürpriz(!) buluşması gündeme oturdu. Buluşmayı organize edenler, birçok hedefi aynı anda vurmanın mutluluğunu yaşıyorlardır.


Elinde silahı PKK'lılarla sarmaşdolaş milletvekilleri fotoğrafı şu mesajları kuvvetli biçimde verdi: 1) 'Devlet bazı bölgelerde hakimiyetini kaybetti' imajı oluşturulmaya çalışıldı. Şemdinli'de kurtarılmış bölge fotoğrafı çekmeyi başaramayan örgüt, risksiz ve emeksiz iki eylemle amacına ulaşmayı planladı. Hüseyin Aygün'ün kaçırılması ve BDP buluşması, örgütün PR çalışmasına dönüştü. Şemdinli'de maksadının aksiyle yüz geri olan örgüt, sembolik değeri olan eylemlerle imaj düzeltmesine gitti. 2) Şemdinli bozgunundan dolayı morali bozuk olan dağda ve ovadaki taraftarlarına psikolojik destek verildi. Dağdaki hesap çarşıya uymayıp ağır kayıplarla dönen militanlara konuşulacak gündem oluşturuldu. Başarısızlığı sorgulayacakların ağzına kilit vuruldu. 100'den fazla olduğu ileri sürülen kayıpların yakınlarının sesi bastırıldı. Sadece örgüte zorla katılanlar değil, gönüllü gidenlerin aileleri bile, Kandil baronlarının fantezilerine kurban giden çocuklarının hesabını sormak isteyecektir. Bu gösteriler hesaplaşmayı erteledi. 3) Milletvekilleri imaj düzeltti. "Biz dağda ölürken, siz keyfinizdesiniz" eleştirisine muhatap olan siyasi kadro, kendince 'risk' alıp şov yaptı. Uzunca bir müddet sorgulanmadan kurtuldular. Maruz kalacakları adli soruşturmalar işlerine gelir. Hiç proje üretmeden, yalnızca mağduriyet üzerinden politika yapıyorlar. Muhtemel yargısal süreçleri eylem defterlerine çentik olarak işlerler. 4) Milliyetçi kesimlerin ve hatta düz vatandaşların hassas damarlarına basmayı başardılar. İki toplum arasındaki duygusal kopuşu hızlandırmaya çabalayanların ekmeğine yağ sürüldü. Böyle adımlarla Türkleri bölünme konusunda ikna etmeyi arzuluyorlar. En makul insanlar bile, depremzedelerin güvenliğini sağlayan polisin nöbette öldürüldüğü günlerde bu fotoğrafı şımarıkça buldu. Ayrıca tedbirler ve terörle mücadele kararlılığı konusunda kuşkular arttı. 5) Yargı ile siyaset arasına yeni bir kara kedi sokuluyor. Elinde silah tutan adamla verilen fotoğraf, hukukun yetki ve daha ötesinde sorumluluk alanına giriyor. Hukuk, gereğini yaptığında karşısında siyaseti bulabilir. Çözüm için risk üstlenebilecek siyasetin durumu zorlaştırılıyor. Aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık açmazına sürükleniyor. O kare, ödeyecek siyasî faturayı da kabartıyor. Nihayetinde çözümü istemeyenlerin bir operasyonu daha başarıyla uygulandı.


Bunca karamsar tablo içinde güzel bir fotoğraf da vardı. Başkaları farklı yorumlasa da İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in Hakkari çıkarmasını ben olumlu buldum. Tepki ve taşkınlıkla karşılaşacağını bilmek için kâhin ya da stratejist olmak gerekmiyor. 200- 300 kişi toplayarak taşkınlık yapmak çok zor da değil. Ama her şeye rağmen 'ben buradayım' mesajı vermek önemliydi. Esnafla oturup çay içmek, taşkınlıklardan sonra şehirde kalıp bayram namazını orada kılmak doğru tavırdı. Bakan'ı taşlayarak güvenlik güçlerinin sertleşmesini ve halkın iki arada kalmasını sağlamak isteyenler bunu da başaramadı. Hem Bakan apar topar şehri terk etmeyerek, hem de güvenlik güçleri dolduruşa gelmeyerek oyunu bozdu.

(Zaman gazetesinden alınmıştır)