Avni Özgürel Kandil'e gitti, orada dört gün kaldı, Karayılan'la görüştü ve döndü.
İzlenimlerini ve değerlendirmelerini hem bir internet sitesinde hem de farklı yazılı- görsel medya ortamında paylaşıyor.
Önce niye gitti?
Özgürel "Kürt sorunu" denince ilginç bir isim. Abdullah Öcalan'ın MİT ile ilgisini ilk açıklayan gazeteci olduğu söylenebilir. Gitme sebebini kendisi şöyle açıklıyor:
"Ben istedim. Çünkü 'PKK 2012'de silah bırakacak' diye yazmıştım ben. Ama bir sürü olay oldu... Oslo görüşmelerinin bantları ortalığa saçıldı, KCK operasyonları yapıldı, Silvan yaşandı, Uludere faciası oldu... Ben de 'Ne oluyor, silah bırakma işi yattı mı' deyip, kendi iddiamın peşine düştüm. Zira 2012 geçirilirse, Kürt sorununun çözümü artık bir başka bahara kalır, cumhurbaşkanlığı ve yerel seçimlerin yapılacağı 2014 sonrasına sarkar."
Hakem ülke İngiltere
İzlenimleri içinde ilgi çekici pek çok şey var. Ben en çok Oslo ile ilgili bilgileri önemsedim.
Özgürel'in Taraf'tan Neşe Düzel'e verdiği mülakata göre:
-Oslo'da bir tutanak var. Bu tutanaklar üç yerde bulunuyor. İngiltere'de, Karayılan'da, MİT'te. Çoğalmışsa bu kanallardan çoğalmıştır. Karayılan "Bizden çoğalmadığı kesin" iddiasında.
-Oslo görüşmeleri MGK'da kararlaştırıldı.
-Görüşmeleri İngiliz istihbaratı organize etti, kayıtları onlar tuttu. Bu duruma göre "Hakem ülke" diye nitelenen ülke İngilizler oluyor.
-2012'de çözüm olacak ve "o protokol masaya konacak." Protokolde, af var, rehabilitasyon ve yargılama var ama güçlendirilmiş yerel yönetim modeli gibi, valilerin seçimle gelmesi gibi düzenlemeler de var.
-Karayılan, Silvan olayını örnek verdi ve PKK içinde kimi unsurların barışı provoke etmiş olabileceği ihtimalini ilk kez söyledi. Bu çok önemli! 35 yıldır ilk kez PKK'nın bir numarası, barışa çok yaklaşılmışken, PKK'nın barışı sabote ettiğini söylüyor.
Bunlar, Özgürel'in, Karayılan'la yaptığı görüşmelerden edindikleri.
Tabii biz "Oslo'da ne var ne yok"u Türkiye'de de tartışıyoruz. Başbakan Erdoğan, Oslo ile ilgili MİT krizi doğduğunda "Zabıt mabıt yok" türünden açıklamalar yapmıştı.
Balfour iddiası safsata mı?
Ancak daha önce de Oslo mutabakatı diye bir metin yansımıştı basına.
Ben 16 Şubat 2012 tarihli yazımda "O mutabakat öyle mi" sorusunu sormuş ve medyaya yansıyan metni yayınlamıştım. O metin garip bir metin. Daha doğrusu, Türkiye'nin başına bela olacak bir metin. Belki Başbakan da bu bela hüviyetini görerek böyle bir mutabakat olmadığını açıklama gereği duymuştur.
Bir de şu: Oslo'da bir mutabakat olsa bile, bunun işlerlik kazanması için Başbakan tarafından onaylanması ve işleme konulması gerekiyordu, oysa Başbakan'ın açıklamasına göre, kendisi tarafından onaylanan bir metin söz konusu değil.
Bu arada Taraf yazarı Emre Uslu, Oslo ile ilgili "aykırı" değerlendirmeleri sürdürüyor ve ilgili çevreleri bir hayli rahatsız ediyor.
Bu noktada, o metne ilişkin, Emre Uslu'nun Ortadoğu'da İsrail'in kuruluşuna ebelik eden ve bir İngiliz formülasyonu olan Balfour deklarasyonuna atıfla, "Bu, Balfour deklarasyonundan farklı değil" şeklindeki değerlendirmesi tamamen safsatadan mı ibaret, bilmek gerekiyor.
BDP-KCK-PKK çizgisi, silahlı örgütün "Taraf" olarak nitelendiği, silahı bırakmaktan öte, çözüm formüllerini de içeren ve uluslararası bir iradenin "hakem konumunda" gözlendiği bu metni çok önemsiyor. BDP'liler sık sık Oslo sürecinin yeniden devreye sokulmasını ve Öcalan'ın aktif olarak devrede olmasını istiyorlar.
Soru şu:
Avni Özgürel'in "masaya konacak" dediği protokol, gerçekten bu protokol mü olacak?
Hükümetin bir kere daha "Böyle bir metin asla olmadı" gibi bir açıklamasını bekleyebilir miyiz?
(Bugün gazetesinden alınmıştır)