Verwey-Jonker Enstitüsü ve Movisie Bilgi Enstitüsü’nün ortak girişimi, “Birlikte Yaşama Bilgi Platformu” geçtiğimiz hafta bir araştırma raporu yayınladı. Çoğulcu ve istikrarlı bir toplumun oluşmasına katkıda bulunmayı amaçlayan Platform, entegrasyon, göç ve çoğulculuk üzerine araştırmalarıyla biliniyor. Hanneke Felten ve Jeroen Vlug’un hazırladıkları raporda, Müslümanlara yapılan ayrımcılıkla, İslam’a yapılan eleştiriler arasında fark olup olmadığına odaklanılmış.
Raporun giriş bölümünde şu cümleler yer alıyor: “Hollanda’da son yirmi yıldır, ateşli bir İslam tartışması var. Bu tartışmaya, İslam’a karşı olan veya olmayan siyasiler, akademisyenler ve activistler aktör olarak katılıyorlar. Uzun süre devam eden İslam hakkındaki tartışma, 11 eylül terör saldırısıyla, daha da genişlemiştir. Bir din hakkında tartışmak demokratik hukuk devletinde meşru bir hak olsa da, söz konusu tartışma Müslümanlar ve İslam olunca, nefret ve ayrımcılık içeren ifadelere yer verilmektedir.”
Bu cümlelerden de anlaşılacağı üzere, Avrupa’da İslam ve Müslümanlar üzerine yapılan tartışma nefret ve ayrımcılığı beraberinde getirmektedir.
Çalışmada şu sorulara cevap aranmış: “Müslümanlara yapılan ayrımcılık nedir?, İslamofobi nedir? İslam’a yapılan eleştiriler nelerdir?
Bilimsel araştırmalarda bu konular arasında fark ortaya konulmuş mu?...
Araştırma iki aşamada gerçekleşmiş. Birincisi, geniş bir literatür araştırması yapılmış ve literatüre uluslararası araştırmalar da dahil edilmiş. İkincisi ise, bir grup bilim insanı, uzman ve uygulayıcı ve bazı Müslüman kuruluşların sözcüleriyle konuşularak, görüşleri rapora eklenmiş.
Özellikle ampirik bilimsel yayınların incelendiği çalışmada, Müslümanlara yapılan ayrımcılık ile din eleştirisi çerçevesinde İslam’a yapılan eleştiriler arasında bir farkın olup olmadığına bakılmış. Müslüman ayırımcılığı mı, İslam’a yapılan bir eleştiri mi konusuna geçtiğimiz aylarda köşe yazarı Emine Uğur ile Hristiyan Birlik Partisi lideri Segers arasında geçen bir tartışma örnek verilmiş.
Uğur, Segers’in Müslümanlarla ilgili bir açıklamasını Müslüman ayrımcılığı olarak görürken, Segers bu açıklamasını İslam’a yapılan bir eleştiri olarak savunmaktadır. Doğrusu, tam bir kafa karışıklığı…
Rapora göre: “Hollanda’da Müslüman ayrımcılığı büyük bir sorun. Bu sorunun en temelini de, Müslümanlara yapılan ayrımcılık ile İslam’a yöneltilen eleştirilerin birbirine karıştırılması ve bu alanda yaşanan bulanıklık. Demokratik bir toplumda din (hangi din olursa olsun) eleştirisi yapılabilir, ama ayrımcılık asla.”
Çalışmanın bir bölümünde Hollanda medyasında, örneğin 21’inci yüzyılın ilk çeyreğinde, Müslümanlarla ilgili olumsuz algı, aşağıdaki konular etrafında oluşturuluyor/üretiliyor:
-Müslüman gençlerin radikalleşmesi,
-Terörizm,
-Nefret saçan imamlar,
-Camilerin şeffaf olmaması, tartışmalı olması,
-İslam okullarında fundamentalist görüşlerin yayılması,
-Baskı altındaki Müslüman kadınlar.
Konulardan da görüleceği üzere, Müslümanlar ve İslam hakkındaki olumsuz algı, bir taraftan kurumsal (İslam) diğer taraftan bireysel (Müslümanlar) üzerinden geliştiriliyor.
Ayrıca raporda, Batı Avrupa’da İslam’a karşı yapılan eleştirilerin tamamen dini olmadığı, sosyolojik yani Müslümanların toplumdaki sosyal konumları ile İslam’a yapılan eleştirilerin birlikte geliştiğine dikkat çekiliyor. Bu eleştiriler ise daha çok Müslümanların seküler topluma entegrasyon perspektifinden yapılmaktadır.
Araştırmanın bir bölümünde de, Müslümanların kendi aralarında, grupların birbirlerine karşı tavırları ve eleştirileri ile, Müslümanların içinden çıkan bireylerin Müslümanlara yaptıkları eleştirilere yer verilmiş.
Diğer taraftan, araştırmada dikkat çeken bir detay ise, İslamofobi’nin yeni bir fenomen olmadığı, bu terimin ilk defa 1904 yılında kullanılmış olması. Buna göre: “İslamofobi, geçmişte ve günümüzde sadece İslam ve Müslümanlar hakkında olumsuzluğun bir ifadesi olmayıp, aynı zaman da İslam ve Müslümanlardan duyulan ‘korkunun’ da ifadesidir.”
Hollanda ve Avrupa’da 250 farklı yayının incelendiği, ‘Müslümanlara ayrımcılık ve İslam’a eleştiri’ başlıklı araştırma, özellikle eğitimde görev yapan uzmanların uygulamalarına yardımcı olabilecek nitelikte bir çalışma olmuş.
Sonuçlar; Avrupa’daki Müslümanların ve İslam’ın bir süre daha ateş altında olacaklarını göstermektedir. Velhasıl, Avrupa’da Müslüman ayrımcılığı ile İslam eleştirisi el ele yürümektedir.
Veyis Güngör
4 Eylül 2023