Ergenekon davasında dün tarihi bir duruşma gerçekleşti.İki eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve İlker Başbuğ, “sanık” ve “tanık” olarak Silivri’de mahkemeye çıktılar.
AKP’nin iktidara geldiği 2002 sonrası Genelkurmay Başkanlığı görevinde bulunan Hilmi Özkök, 2003-2004’te planlandığı öne sürülen “darbe girişimleri”nin sonuçsuz kalmasında etkili olan isim.
Özkök’ün altındaki askeri kadro, 28 Şubat benzeri bir örgütlenmeyle AKP’nin işbaşından uzaklaştırılması yönünde nabız yoklamıştı.
Bu tartışma ve hazırlıklar, “Sarıkız” ve “Ayışığı” adlı eylem planlarına yansımış, sonraki yıllarda “Özden Örnek Günlükleri”nin ortaya çıkmasıyla somut iddialara dönüşmüştü.
Nokta dergisi, 3 Aralık 2003 tarihindeki Askeri Şura toplantısında “darbe/muhtıra” tartışması yapıldığını açıklamıştı.
Özkök bugüne dek eski silah arkadaşlarını “yakacak” somutlukta bir beyandan kaçındı.
Savcı Zekeriya Öz’e verdiği ifadede, “muhtıra”nın “bir teklif değil, görüş olduğunu” söyledi.
“Özden Örnek Günlükleri” sorulduğunda “Kasaptaki ete soğan doğramam, günü gelir konu olursa o zaman bakılır” demekle yetindi.
O zaman nihayet geldi, çattı.
Eski Genelkurmay Başkanı Özkök, Silivri’de 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin karşısına çıkarak soruları yanıtladı.
“Darbeci” Evren’in 12 Eylül davasında mahkemeye çıkmaktan kaçındığı bir ortamda Hilmi Özkök’ün “darbeye teşebbüs”le ilgili bildiklerini anlatması, “sivil ve demokrat” kişiliğiyle örtüşmektedir.
Kimi çevreler Özkök’ü “pasif” ve “iktidarın adamı” olarak görseler de Hilmi Paşa sonuçta 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubatlardan ders çıkarmış bir asker olarak, kendi döneminde hukukun dışına çıkmadan “aslarından gelen” baskıyı aşabilmiştir.
Mahkemede Özkök, açıkça 3 Aralık toplantısında “muhtıra” sözü geçtiğini söyledi. Özkök’e göre bunlar “beyin fırtınası” niteliğinde söylenmiş sözlerdi.
Kuşkusuz demokrasiyi içselleştirmiş hiçbir ülkede darbe için “beyin fırtınası yapılmaz!” TSK’nın 35. maddesi kaldığı sürece ordu bu geleneğin başına iş açmasından kurtulamayacak!
Nitekim o toplantıdan altı ay sonra 3 Mart 2004’te ATO’daki hilafetin kaldırılmasıyla ilgili toplantı öncesinde Ankara kulislerine yayılan “muhtıra” söylentisi, Özkök’ün “asları”nın niyetlerinden vazgeçmediğinin kanıtıdır.
Nitekim Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, Özkök’e bu toplantıyı sormuştur.
Özkök de, “komutanların katılmasından duyduğu rahatsızlığı” ifade etmiştir.
Jandarma istihbarattaki telefon dinlemeleri nedeniyle Şener Eruygur’a haber vererek, Levent Ersöz ve Hasan Atila Uğur’u çağırıp uyardığını anlattı.
Özkök, “Ayışığı ve Yakamoz” sunumlarını gördüğünü ancak hukuki işlem yapmadığını, MT belgesinde gördüğü “Ergenekon şeması”nı da tutarsız bulduğunu belirtti. Hilmi Paşa’nın tanıklığının nasıl bir “kanaat” oluşturacağı karar sürecinde anlaşılır.
(Milliyet gazetesinden alınmıştır)