1970 sonlarının çalkantılı suları, terörün gölgesinde geçen çocukluk, derken 12 Eylül askeri darbesi, tutuklamalar, insan hakları ihlalleri, sürgünler ve takip eden sessiz, susturulmuş seneler. Muhalefet olmayınca tek kanatla uçmaya çalışan bir kuş gibi koskoca ülke, mavilikte bir başına çırpınmakta. Gagasında kan, kendi canını yakıp, tüylerini yolmakta. Yıpranan bir toplum, daha yaşlanmadan yorgun düşen kuşaklar...
Büyüklerin kahraman olduğu bir tiyatro oyununda sahnenin kenarından seyrederdik biz buluğ çağında gençler; tam olarak anlayamadan, merak ve endişe içinde. Ellerimizde bir mizah dergisi olurdu, dalgalı sularda kırık bir sala tutunmuş kazazedeler gibi sarılırdık o dergiye. 500 binlik tirajı vardı. Elden ele dolaştığı, bir nushayı bazen beş-altı kişinin okuduğu da hesaba katılırsa varın tahmin edin gücünü, etkisini. Bize umut verirdi o karanlık günlerde. Kulaklarımıza fısıldardı usulca "Buradan öte bir diyar daha var, bundan başka bir dil."
* * *
Ben ve benim yaşıtlarım Gırgır Dergisi'nin sadık okurlarıydık. Gülmenin, gülebilmenin, her şeye rağmen mizahın önemine tanıklık ederek büyüdük. "Geçim derdini, can sıkıntısını, yarın ne olacak kaygısını, karı-koca kavgasını, hatta aşk yarasını" unutturabilirdi mizah. Güzeldi gülebilmek "kallavi" konulara, tebessüm edebilmek en keskin açmazlara, yaklaşabilmek tabulara, başka acılardan da bakabilmek, bir tutam özgürlüktü. Bir ülke sarsıcı toplumsal/siyasal/kültürel dönüşümler geçirirken mizah dergileri diri tutardı hayal gücümüzü. Çözümlerin tıkandığı yerde, siyasetin ağır, gündemin hep yokuşlu olduğu günlerde hafifleyebilmeyi mizaha borçluyduk, o hafiften esen serin melteme.
* * *
Beşer ikiye ayrılır belki de: Kendileriyle dalga geçebilenler ve kendilerine gülünmesinden hazzetmeyenler. Mizaha açık toplumlar demokraside daha olgunken, her türlü ironiyi ve kara mizahı kızgınlıkla bastıran sistemler azınlıklara, farklılıklara, bireysel özgürlüklere ve en nihayetinde ifade özgürlüğüne karşı tahammülsüz olur. Mizahın yeşeremediği yerde siyaset de hırçınlaşır, sivil toplum da. Kayıp herkesin kaybıdır.
Kendimi bildim bileli çizgi roman tutkunuyum. Romancılar bunu pek itiraf etmezler ama içten içe kıskanırlar çizgi romancıları. Biz kelimelerle resmetmeye çalışır, hikâye anlatırız. Onların hem kelimeleri hem çizgileri var. Ve nasıl da engin bir hayal güçleri. Galip Tekin'in "Acayip Hikâyeler"inin dizi olması vesilesiyle verdiği söyleşiyi keyifle okudum. "Mizahçılar her zaman cesurdur" demiş. Haklı. Ne muhalefetsiz bir mizah mümkün, ne de gülmeyi sindirememiş bir muhalefet.
* * *
Mizah delidir bir parça. Onun deliliği dengeler içinden çıktığı toplumu. Akıl sağlığımızı, aşırı uçlardan uzak durmamızı, bir arada yaşayabilme idealini, "öteki"nin "ben"den gayri olmadığını kavramayı sanatın, edebiyatın ve bilhassa mizahın esrikliğine borçluyuz biraz da.
(Habertürk)