Hafta sonu yapılan Fransa Cumhurbaşkalığı seçimleri tüm Avrupa’da dikkatle izlendi. Sonuçlarin şimdilik Avrupa’ya rahat bir nefes aldırdığı söylenebilir. Ancak tehlike hala devam ediyor. Zira tüm Avrupa’yı etkisi altına alan ‘popülizm’ Fransa’da 11 milyona yakın oy aldı. Yani popülizmin Avrupa’da yükselişi devam ediyor. Diğer taraftan, Fransa seçimleri bize bir defa daha Avrupa’da mücadelenin bundan böyle ‘Avrupa taraftarları’ ile ‘Avrupa karşıtları’ arasında devam edeceğini gösterdi. Bu yeni siyasi manzara aynı zamanda Avrupa’da İkinci Dünya Savaşından sonra yeni sosyal şekillenmelerin de habercisidir.
Yaşasın Cumhuriyet Yaşasın Fransa
Pazar akşamı televizyon haberlerinin birinci konusu Fransa Cumhurbaşkanlığı sonuçlarıydı. Ben de sonuçları merakla izledim. Seçimi kazanan Emmanuel Macron taraftarları haklı olarak seçimi kazanmanın tadını çıkarttılar. Sevinç çığlıkları attılar. Kaybeden, ama kendine göre kazanan Marine Le Pen taraftarları da eğleniyorlardı. Hatta dans ederek. Bu anı, canlı olarak dünyaya iletmek isteyen televizyon mensuplarını hemen oradan uzaklaştırdılar. Haberlerin sonunda Macron ve Le Pen teşekkür konuşması yaptılar. İlginçtir her ikisi de konuşmalarını, “yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Fransa” sloganıyla sonlandırdırdılar.
Fransız siyasi elitler hesaplaştılar
Fransa seçimleri, yorumcular tarafından siyasi elitlerin hesaplaşması olarak değerlendirildi. Siyasi düşüs nesiller boyu Sarkozy, Juppé, Fillon, Hollande, Valls ile devam ede geldi. Beşinci Cumhuriyet tarihinde ilk kez, sağ ve sol partiler, sosyalistler ve cumhuriyetciler Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda dışarıda kaldılar. İşin garibine bakın ki, Cumhurbaşkanlığı yarışını, var olan siyasi partilerin dışında ama yine elitlerin yetiştiridiği ve onların bir ürünü olan genç bir politikacı kazandı. Macron, elitlerin okulu École Nationale d'Administration’u bitirdi. Rothschild’de çalıştı. Ekonomi Bakanlığı yaptı.
Avrupa’yı savunanlar kazandı ama işleri kolay değil
Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimlerini sosyal liberal olan, Avrupa Birliğini, Euro’yu savunan Macron kazandı. Yorumculara göre, fazla değil, bir yıl önce bile Macron ismi ortalarda yoktu. Macron şanslıydı. Çünkü Fransızlar populist Le Pen’in moda nasyonalizmine, korkularına, Avrupa ve Euro karşıtlığına sandıkda geçit vermediler. Diğer taraftan, Macron’un sosyal liberal politikalarının Fransızları memnun edip etmeyeceğini önümüzdeki yıllar gösterecek. Elbette Macron için zor bir dönem başlıyor. Gerçi, Hollande’nin bir bakanı olarak tecrübesi var ama, Fransa’nın unutulan halk tabakalarını memnun etmek, seçimlere hazırlanmak, yenilikleri uygulamak bir hayli zor olacak.
Tehlike devam ediyor
Siyasi gözlemciler Le Pen’in zayıf ve yetersiz bir kampanya yürüttüğünü özellikle son televizyon tartışmalarında bu yetersizliğinin açık bir şekilde görüldüğünü belitiyorlar. Le Pen’i en çok zayıflatan, başarısız kılan birinin Euro’dan vazgeçilmesini savunması olarak görülüyor. Ancak Fransızların ilk kez, Front National’ı bu şekilde destekledikleri de dikkat çekti. Gözlemciler, şayet Macron önümüzdeki yıllarda Sarkozy ve Hollande gibi başarısız olması halinde, 2022 seçimlerinde popülizmin kapıyı daha güçlü çalcağı görüşündeler. Yani Macron’un görevi genel anlamda fakirle zengini, tahsilli olanla diplomasız olan gruplar arasında bir ahenk kurmaktır...
Evet. Netice olarak şunu söyleyebiliriz. Şimdilik Fransa’da Avrupa Birliğini savunan liberaller kazandı. Popülistlerin sevinçleri kursaklarında kaldı. Ama sonuçlar arzu edildiği gibi sevindirici değil. Avrupa için popülizm tehlikesi devam ediyor. Bu gelişme bir çok Avrupalı gibi bizi de derinden düşündürüyor. Seçim sonuçları yani yeni sosyal bloklar bundan böyle Avrupa’da göçmenlerin nasıl tavır alacakları hakkında bir fikir veriyor. Artık yeni stratejik partnerler aramak zorundayız. Çünkü Avrupa’da sosyal ve siyasi mücadele blokları yeniden şekilleniyor. Bu süreçte, Popülizme karşı yeni sosyal hareketler ortaya çıkıyor. Çıkmalı da…