BELİRSİZLİK insanı en fazla strese sokan bir durum... Rus yazar Dostoyevski’nin ‘Belirsizlik canınızı yakar, üstelik belirsizlik ne kadar çoksa o kadar yakar’ dediği gibi... Gelecek de belirsizliği barındırır bir yerde... Bu yüzden geleceği kestirmek insanı hem strese sokan ama aynı zamanda dayanılmaz bir arzudur... Geleceği tahmin etmek mümkün mü... Bence kesin olarak tahmin etmek imkansız... Bu konuda başarılı olduğunu söyleyenlerin de detaylara girince yanıldıkları görülüyor... Herşeye rağmen geleceği kaba hatları ile kısmen de tahmin etmek belki mümkün sanırım... Ancak bunun için farklı disiplinlerden bilgilerle donatılmış olmuş şart...
* * * *
Bunları şunun için yazdım... İki haftalık Amerikan TIME dergisinin kapak konusu ‘Destination 2030’ idi... Yani on yıl sonraki geleceği düşünmek... Türkiye’de TIME dergisini düzenli veya düzensiz takip edenlerin sayısının yüksek olduğunu sanmıyorum... Tabii bunda lisan bilgisi, derginin ücretinin de etkisi olduğuna inanıyorum... Ayrıca içinde bulunduğumuz iletişim çağında dergi veya gazetelere ilginin azalması da diğer bir faktör sanırım...
* * * *
Derginin yayın yönetmeni Edward Felsenthal ‘ Destination 2030 adlı iddialı, on yıllık bir projeyi başlatıyoruz. COVID sonrası dünya için bir rehber olacak...’ diyor... ve ‘Dünya COVID sonrası bir gelecek için sıfırlanırken, nasıl daha sağlıklı, daha dayanıklı ve daha adil bir dünya inşa edeceğimize odaklanacağız. Geleceğin eğitim ve çalışmanın geleceğinden gerçeğin geleceğine kadar dünyanın en yenilikçi düşünürlerinden bazılarıyla konuşacağız’ diye yazıyor...
* * * *
Neden 2030... Nerden çıktı bu 2030... Bu, Birleşmiş Milletler’in sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin – eşitlik, yoksulluk, sağlık, büyüme ve sürdürülebilirlik – karşılanacağı yıl... Bu kriterler BM'nin her üye devleti tarafından nadir görülen bir küresel fikir birliği ile benimsendi... 2030'a kadar, daha iyi bir dünyaya giden yolda olup olmadığımızı bileceğiz...
* * * *
Zaman hızla akıp gidiyor... 2030’a giden yolculuk devam ediyor... Geriye dönüp bakarsak 2000’li yılların başında geleceğe ümitle bakıyorduk... Francis Fukuyama’nın bayraktarlığını yaptığı ‘Küreselleşme bütün dünyaya refah getirecek’ hareketi dünyayı sarmıştı... 2000’lerin başında hayal olan bir çok teknolojik gelişme geçen 20 yılda yaşandı... Umutlar artmıştı...
* * * *
Beklenmedik COVIT salgını oldu... Benim de çok sevdiğim ünlü şair Orhan Veli Kanık’ın ‘Birdenbire’ isimli şiirinde dediği gibi oldu... / Her şey birdenbire oldu / Birdenbire vurdu gün ışığı yere / Gökyüzü birdenbire oldu / Mavi birdenbire / Orhan Veli Kanık’ın ölümü de çok hazindir... 10 Kasım 1950 gecesi, Ankara'da karanlık bir sokakta yürürken belediyenin açtığı çukura düşer... İki gün sonra beyin kanamasından ölür... Vefat ettiğinde henüz 36 yaşındaydı... Şiirlerini bulup okumanızı tavsiye ederim...
* * * *
‘Birdenbire’ ortaya çıkan COVIT salgın bırakın geleceği kestirmeyi, geleceğe dair iyimser bakışları da değiştirdi... Salgın sırasında ülkelerin tek bir maske için nasıl birbirlerine düşman kesildiğini gördük... Hani ‘küreselleşme’ vardı... Sınırların olmadığı dünyada herkes refah içinde olacaktı... Bu da ‘küreselleşme’nin diğer yüzünü gösterdi galiba... Salgına karşı tek çare olan aşı konusundaki çekişmeye bakın... Üretimden satışa, sevkiyatını engellemeye varan bir gerilim içinde dünya... Geçen 20 yılda ‘küreselleşme’ adı altında başka bir yöne gidilmiş galiba... Bu yüzden 2030’a giden yolda tüm bunları düşünüp dünyayı herkes için insanca yaşanabilir bir hale getirmenin yollarını aramalıyız sanırım...