Dün, KKTC Meclisinde halen milletvekilliği görevini sürdüren ve uzun bir dönem de Bakanlık yapmış olan, Bakanlık döneminde de özellikle Türkiye’den adamıza yıllar önce gelmiş, burayı vatan yapmış, çocukları burada doğmuş kişilerin vatandaş olmasına engel olmak için elden geleni ardına koymamış bir siyasinin, mevcut hükümeti eleştirmeye çalışırken hiç fark etmeden açığa vurduğu itiraflarını okudum yerel gazetelerimizde.
Aklınca bu siyasi, vatandaşlık konusunda mevcut hükümeti eleştiriyor ve özetle “UBP-DP hükümetinin Anayasa'ya aykırı şekilde kanun gücünde kararnamelerle Meclis'i by-pass ederek ülkeyi yönettiğini” iddia ediyor ve “muhaceret affının çıkarılarak kaos yaratıldığını” savunuyor.
Rumlar Kıbrıs sorununa çözüm bulmak için sürdürülen müzakerelerde, Türk tarafına kurulacak devlette 4 Rum’a karşın 1 Türk olacağını kabul ettirmeye çalışırken ve bizleri üstü kapalı olarak “Azınlık sınıfı”na sokmaya uğraşırken, yıllarca vatandaşlıklar verilmesine mani oldukları ve bu nedenle de KKTC’nin artamayan nüfusu nedeni ile artık adada “Azınlık” statüsüne indirgendiğimizi kulak ardı etmişe benziyor bu siyasimiz ve mensubu olduğu siyasi parti. Yıllarca ektikleri “Türkiye düşmanlığı” ve “Türkiye’den gelenleri kötülemek, devlet dairelerinde işlerinin yapılmamasını sağlamak” prensibi maalesef iyice kök salmış durumda ülkemizde.
Ekonomimizin gelişmesi, yerel şirketlerimizin güçlenmesi, ülke içinde dönen paranın artması, mükellef askerlik süresinin kısalması ve Rumlara karşı askeri gücümüzün artması ve de Rumlarla adada aynı nüfusa sahip olursak müzakere masasında elimizin daha da güçlü olacağını göz ardı ederek dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinin vatandaş olmak kriterlerine uymayan, çağ dışı bir vatandaşlık yasası geçirmeye çalışmalarının zararlarını şimdi fazlası ile görmekteyiz. Rumların çoğunluk, Türklerin azınlık olarak yer alacağı yeni bir devletin kurulması için sürdürülen müzakerelerde nüfus yapısının 4 Rum’a 1 Türk’ün olacağı uygulaması, ülkemizde zaman zaman iktidarı ele geçiren ve KKTC’yi silip atmak için elden geleni yapan bu hastalıklı beyinlerin ürünü maalesef.
4 yaşındayken adamıza gelen, KKTC vatandaşı biriyle evli olan annesiyle burada yaşayan, saygın bir meslek sahibi olan annesi KKTC vatandaşı olmasına rağmen aradan geçen 10 yılda binbir bahane ile bu çocuğun vatandaş yapılmasına mani olacak uygulamalar üretmek hep bu hastalıklı beyinlerin marifeti. Okula burada başlayan ve yurtdışında hiçbir bağı olmayan bu çocuk otomatikman vatandaş yapılmadığı için Bakanlar Kurulu devreye giriyor. Burada da eleştiri hazır: “Reşit olmayan kişiye Bakanlar Kurulunda vatandaşlık verilemez!” Bu çocuğa vatandaşlık vermemenin kendi ayıpları olduğunu umursamadan bu lafı edebiliyorlar.
ABD’de 500 bin Dolar yatırım yapana önce ikamet, sonra da vatandaşlık verilirken, Rum tarafı adeta vatandaşlıkları para karşılığı satarken, bizim ülkemizde neredeyse 500 Milyon Dolar yatırım yapmış kişiyi ve çocuklarını vatandaş yapmamak için bu hastalıklı beyinler ellerinden geleni ardlarına hiç koymadılar, ta ki usandırıp kaçırtana dek. Herkes ülkesine yatırımcı gelsin diye binbir takla atarken, bizim siyasiler yatırımcıları kaçırtmak için yeni yeni formüller ürettiler yıllarca.
Söz konusu siyasi bakın vatandaşlıkların kapısını açtığı için hükümeti eleştirmeye çalıştığı açıklamasını hangi cümleler ile bitirmiş. Ki bu açıklama vatandaşlıklara niye karşı olduklarını açıklıyor: "Kıbrıs Sorunu konusunda devam eden müzakerelerde yılsonuna kadar olumlu bir takvim çıkma ihtimaline karşı hükümet alelacele çıkıntılık yapmaya başladı. Maalesef oluşması muhtemel çözümle ilgili zemine 'hayır hareketini' canlandırmak, organize etmek için kendi içlerinde telaşa düştüler ve neredeyse bu bir yarışa dönüştü. Sayın Serdar Denktaş, Sayın Tahsin Ertuğruloğlu, Sayın Hüseyin Özgürgün sürekli bunu körüklüyor. 'Hayır'cılara zemin oluşturmaya çalışıyorlar ama Kıbrıs konusunda gelinen noktada Kıbrıs Türk halkı günü geldiğinde üzerine düşeni yapacak ve sorunun çözümlenmesi için gerekli adımı atacaktır." İşte yazımın başında belirttiğim itiraf da burada, bu cümle içinde saklı.
Söz konusu siyasi ve aynı çatı altında toplandıkları siyasi partinin bir tek hedefi var. KKTC’yi yaşatmamak, Rumların egemen olacağı, bizlerin de içinde azınlık haklarına sahip olacağımız yeni bir devletin kurulmasını sağlamak, Türkiye ile ipleri koparmak, Türkiye’den gelip bu adayı vatan kabul etmiş kardeşlerimizi geri göndermek ve Türk Ordusunun adayı terk etmesini sağlamak için vatandaşlıkları yasaklamak ve olası bir referandumda Kıbrıs Türkleri tarafından “Evet” oyunu çıkarttırmak. Rumların Megali İdeasına (Büyük ülkü) benzer büyük bir hayal bu sadece. Zamanı gelince hep birlikte göreceğiz hayal olup olmadığını.
KKTC’deki “Linobambaki”ler bunu alkışlar ve destekler ama günü geldiğinde “Türk Tarihi”nin bunu başka türlü yorumlayıp yazacağı kesin….