Sevgili okurlar; yüreğimizi dağlayan sadece teröre karşı verdiğimiz şehitler değil. Ağır ihmaller nedeniyle basit kazalar sonucu da onlarca yiğidimizi yitiriyoruz. Türkiye’de insan hayatı artık çok ucuz hâle geldi. Uludere’deki trafik kazasından sonra Afyon’da cephanelikteki patlama, askere gönderdiğimiz evlatlarımıza gereğince sahip çıkılmadığının ibret verici işaretleri.
Uludere kazası
Aslında üzerinde pek durulmadı, “trafik kazasıdır ne çare” bahanesiyle unuttuk gitti. Oysa Uludere’de 10 şehit verdiğimiz kazanın Afyon’daki patlamadan pek farkı yok. Güya Türkiye’nin her yerine hâkimiz ama, BDP’li milletvekillerini korumak için gönderilen askerler “başlarına bir şey gelmesin” diye kiralanan bir sivil araca bindirilmişti. Olana bakın.
Bu kadar mı yani?
Askerimizin içine düştüğü acze bir bakar mısınız? Askerleri hedef olmasın diye, kiralık minibüs bulunuyor. Direksiyonda 10 yaşındaki çocuğunu kucağına oturtan bir sivil şoför var. Ve kadere bakın ki “hedef olmasın” denilen yiğitlerimizden birkaçı, onları “hedef yapacağından” korktuğumuz Uludereli köylülerin yardımıyla hayata tutunabiliyorlar.
Afyon’daki patlama
Arkasından gelen Afyon’daki patlama da bu kaza kadar elim, bu kaza kadar saçma sapan. Yine sanki ordunun aracı yokmuş gibi bir sivil kamyon kiralanıyor, bununla “yere düştüğünde patlayacak” eskimiş el bombaları taşınıyor, kamyona bekleme parası vermemek için gece vakti acemi erlere bunlar taşıttırılmaya kalkılıyor, bir bomba düşüyor. Olana bakın.
Genelkurmay’ın durumu
Bu ihmaller zincirinden sonra Genelkurmay’ın durumuna ne demeli. Olay yerine yetişemiyor, çocuklarının akıbetini öğrenmeye gelen ailelere oturacak yer bile gösteremiyor, durumun vahametini ancak gün ışıyınca fark edebiliyor. Bir CHP’li “Ordumuz kâğıttan kaplan” demişti de kızmıştık, galiba kâğıttan bile değil. “Biz mi gözümüzde çok abartmışız yoksa” diye düşünmeden edemiyorum
Paşa’nın durumu
Ya ordunun “iki” numaralı adamı olan Paşa’ya ne demeli? 25 askerimizi şehit vermişiz, hem de pisi pisine, paşamız açıklama bile yapmıyor. Sonra hiçbir şey olmamış gibi valiliği ziyaret ediyor, ne gereği varsa ve burada kendisine “şükran hisleriyle” verilen armağanları kabul ediyor. Fotoğraflar çektiriyor. dışarıda ise acılı ana babalar bir parça ilgi bekliyor.
Muhalefete gösteri
Afyon’da çaresiz kalan Genelkurmay, sıra Ankara’ya gelince güç gösterisine başvuruyor. Şehit yakınlarını ziyaret etmek isteyen CHP heyetine “yasak kardeşim” deniyor. Nedenmiş? Ziyaretçi kuralları varmış. Sevsinler. Madem kurallara bu kadar uymayı biliyordunuz, 25 şehit verirken neredeydi o kurallarınız? İktidara yaranma yarışına girmişsiniz işte, bahaneye ne gerek var?
Suriye bataklığı
Sevgili okurlar; devam eden ve uzunca süre devam edeceği anlaşılan Suriye konusu önümüzdeki günlerde başımıza daha büyük işler açacak gibi görünüyor. İktidarın “heyecanlanıp” ön aldığı, adeta “savaş tamtamları” çaldığı Suriye karşısında dünyada tek başımıza kaldık. İktidarın “Esad gidecek” stratejisi üzerine kurduğu politika artık tamamen iflas etti. Bundan sonrası kötüdür.
Amerika çekiliverdi
İktidar “böyle olursa ben de bölgenin lideri olurum” hayaline kapılıp Suriye’de bir tamyon bölge oluşturulmasını ve ardından da Suriye’ye müdahale edilmesini istiyordu. Amerika, NATO ve Avrupa ise buna soğuk davranıyor ama Türkiye’yi yine de cesaretlendiriyordu. Sonunda ip koptu, ABD Genelkurmay Başkanı -sonradan yalanlasa da- Türkiye’nin politikasını yerle bir ediverdi. Kaldık şimdi kendi başımıza.
Tampon bölge yok
ABD Genelkurmay Başkanı, bizim maskeli faşistlere nazire yaparcasına demokrasiyi bir kenara bırakıp! “kendi yönetimini uyaran” bir açıklama yaptı. Dedi ki “Suriye’de tamon bölge olmaz. NATO olarak da başaramayız, tutunamayız. Türkiye’nin isteklerine sakın kapılmayın.” İşte o anda iktidarın yanlış politikasının da sonu geldi. Ama iktidar hâlâ yanlışta ısrarlı.
Şam’da namaz
Suriye politikamız iflas etti ama Başbakan hiçbir şey olmamış gibi hâlâ Şam’a kadar gidip namaz kılmaktan söz ediyor. Suriye’ye karşı “Cihat” mı ilan edeceğiz ki Şam’a gidilip namaz kılınacak? Belli ki adamları Başbakan’a Suriye konusunda yanlış bilgiler veriyor. Oysa adamlarını dinlemek yerine Esad’ı bizden fazla devirmek isteyen Batı ülkelerinin gazetelerine bir baksa yetecek ama..
Rusya faktörü
Peki ABD ve Batı neden Suriye konusunda bu kadar çekingen? Nedeni basit. Suriye’de Rusya ve Çin var. Buraya yapılacak bir askeri müdahalenin bölgede “mini üçüncü dünya savaşı” çıkarması işten bile değil. Üstelik Rusya’nın silah teknolojisi de tam olarak bilinmiyor. Bir savaş hâlinde umulmadık silahların kullanılması durumunda yaşanacak bozgunu kimse göze alamaz.
Uçak muamması
Eski bir general “Bölgedeki Rus silahlarını tanıyoruz aslında, ama ya hiç bilmediklerimiz varsa” diye özetlemişti bana geçen hafta bir sohbet sırasında. Düşen uçağımızda herhangi bir kurşun ya da roket izi olmadığı söylentileri üzerine “Rusya henüz bilmediğimiz bir silahı denemiş olabilir, bu ihtimalleri gözardı edemeyiz” diye de eklemişti. Peki bizim Rusya ile savaşacak gücümüz var mı?
Birkaç not
Sevgili okurlar, geçen hafta çok dikkat çeken bazı gelişmelerle ilgili birkaç not daha paylaşmak istiyorum. Başbakan Erdoğan BDP’yi eleştirirken “Yargıya da söyledik, zaten gerekeni yapacaklar, biz de Meclis’te yapacağız” dedi. Bu sözler açıkça “yargıya talimat” demektir. Peki BDP konusunda yargıya talimat veren iktidar başka davalarda da talimatlar vermiş midir?
Cevabı çok basit
Yargıya bu tür baskıların yapıldığı konusunda elbette elimizde “net kanıt” yok ama gelişmeler talimatlar verildiğini de gösteriyor bizlere. Örneğin seçilmiş kişilerin serbest bırakılmaması asla, ne akla ne mantığa uyuyor. Bütün Türkiye “Serbest bırakın” derken sadece üç hâkimin “takdir hakkını kullanarak” milletvekillerini hapiste tutması başka türlü izah edilebilir mi?
Her şey çürütülmüşken
Kamuoyuna pek yansımasa da Ergenekon, Balyoz, Odatv gibi davalarda, sanıkların hâlâ zindanlarda tutulmasına neden olan suçlamaların neredeyse tamamı bilimsel olarak çürütüldü. Buna rağmen tutukluluklar hâlâ “kaçma şüphesi, delilleri karartma şüphesi” ya da “kanıtları hâlâ ortaya konamamış şiddetli suç şüphesi” gerekçeleriyle devam ediyor. Arka kuvvetli olmasa bunlar olabilir mi?
Sınav komedisi
Bir başka dikkat çekici konu da artık okuma yazma bilmeyenlerin bile alay konusu hâline gelen ÖSYM skandallarıydı. Üniversite sınavından doktor sınavına, hâkim sınavından KPSS’ye kadar her alanda skandal üzerine skandal yaratan ÖSYM’nin Başkanı pişkin şekilde ortaya çıktı ve “Bunlar PKK’nın KPSS sınavlarını iptal ettirmesini istemesinden kaynaklanıyor” dedi. Allahım aklımızı koru. Hepinize iyi haftalar dilerim..
(Vatan gazetesinden alınmıştır)