VAHİDE Gördüm‘ün sette saçlarını kestirdikten sonra çekilmiş fotoğrafına bakıyorum. Öyle güzel ki. Hem güzel, hem alımlı. Genç ve başarılı bir oyuncunun, kabiliyetiyle olduğu kadar fiziğiyle de dikkat çeken, devamlı göz önünde olan bir insanın böyle bir adım atması hiç kolay bir şey olmasa gerek. Cesaret istiyor. Bir o kadar şeffaflık, açıklık.
Üstelik bu konularda henüz ne yazık ki olgunlaşmamış bir toplumda... saygı duyuyorum. Biz Türkiye’de “bedenin halleri”ni konuşmakta niçin bu kadar zorlanıyoruz? AIDS’ten Down Sendromu’na, MS’ten astıma, depresyondan kansere, bünyelerimizin başından geçen, insana ait, insana has nice durumu habire saklıyor, bastırıyor, yokmuş gibi yapmak durumunda kalıyoruz. Bilhassa kanserden bahsedebilmek en zoru. Bilhassa kadınlar için. Bilhassa genç kadınlar için. Susan Sontag‘ın kanser teşhisi konduktan sonra, gerek kanser gerek AIDS’i algılama biçimlerimiz üzerine kaleme aldığı kitabı “Metafor Olarak Hastalık” son derece düşündürücü, etkileyici bir eser. Hastalıkları konuşmak yerine, hastayı suçlama, ayıplama yahut dışlama eğilimlerimizi gözler önüne seriyor.
Batı toplumlarında hastalık algısının ta kendisinin aslında ne kadar sağlıksız olduğuna dikkat çekiyor. Esas “hasta” olan zihniyetlerimiz, klişelerimiz, olaylara bakış biçimimiz ve bir de farklı olan, farklılaşan her şeyi ve herkesi anında ötelememiz. Modern reklam toplumlarında yaşayanlar için belki bu daha da belirgin. Herkesin sağlıklı, mutlu, başarılı ve güçlü olmaya zorlandığı, herhangi bir nedenden ötürü böyle olamayanların kendilerini “kaybeden” gibi gördüğü ortamlarda hastalıktan bahsedebilmek daha da güçleşiyor. “Acıma”yı seviyoruz biz.
Merhametten yahut şefkatten, aşktan veya muhabbetten, empatiden ya da sempatiden doğan bir duygu değil bu. Uzaktan bir acıma daha ziyade. Hissiz bir acıma aslında. Duyarlı gibi görünürken duyarsız... Hiçbir işe yaramayan, üretkenlikten de yardımseverlikten de uzak, ataletten ve mesafeden beslenen bir bakış açısı. Kendimize yeni acıma sembolleri arıyoruz. Bilhassa parıltılı insanların “ayağının kaydığını” görmekten gizli bir haz alıyoruz.
Öyle olunca kendimizi daha iyi hissediyoruz. Ne zaman trafikte bir kaza görsek, ne vakit yolda perperişan birine rastlasak yahut gazetelerde feci bir habere denk gelsek, o kişi veya kişiler için iyi bir dilekte bulunmak yerine, hemen kendimizi kollayıp “Allah korusun! Allah esirgesin!” diyoruz. “Allah beni korusun... bizi esirgesin... “ Başkaları için bir temennide bulunmak aklımıza gelmiyor nedense. Varsa yoksa biz! İşte böyle bir çerçevede bir kadın çıkıp da gayet dürüst ve şeffaf, dik ve duru bir şekilde kendi hastalık tecrübelerini, yani hepimizin yaşadığı ya da her an yaşayabileceği zorlukları anlatmaya kalkınca ayarımız bozuluyor. Bilemiyoruz ona nasıl yaklaşacağımızı. İstiyoruz ki örtük kalsın bu tür mevzular.
Kapalı kapılar ardında. Halbuki paylaşarak öğreniyoruz bu hayatta. Anlayarak ve anlatarak. Birbirimizden öğreniyoruz. Filiz Akın bu konuda son derece önemli bir yol açtı. Yeşilçam’ın en güzel yüzlerinden birinin, senelerce diva olarak yer kazanmış bir sanatçının çıkıp kanserden söz etmesi, üstelik “hasta halli” fotoğraflarını bizlerle paylaşması, imajını allak bullak etme riskini göze alması, üstelik bunların hiç yapılmadığı bir dönemde buna cesaret etmesi takdire şayandı. Büyük bir dürüstlüktü. Sayısız kadın ve erkeğe ulaştı. Kendilerini yalnız hisseden nice hastaya güç ve moral verdi. Keza senelerin başarılı gazetecisi Meral Tamer kanser üzerine harikulade bir kitap yazdı.
İsmini de Aşkolsun Kanser koydu. Gayet muzip, neşeli, yaratıcı bir üslupla, gayet zekice “hayatımın dördüncü kırılma noktası” dediği kanseri anlattı. Gazeteci-yazar Nevval Sevindi, Kutluğ Ataman‘ın sıradışı projesi Peruk Takan Kadınlar’da büyük bir özgüvenle yer aldı, göğüs kanseri sonrası taktığı peruğuyla çok güzel fotoğraflar çektirdi, yüreğini bizlere açtı. Tüm bu kadınları ve daha daha nicelerini, yürekleri engin, zihinleri berrak ve bedenleri dönüşüm geçiren tüm bu kadınları saygıyla izliyorum. Ve onları son derece karizmatik buluyorum. Saçlı veya saçsız... Her halleriyle...