Hukukçuların işine karışamayız.
Nasıl ki bir doktorun, bir mühendisin, bir terzinin, bir tamircinin işine karışamıyorsak, hukuki meseleler hakkında da edebimizi takınmalıyız, derim.
Cemaat, bir terör örgütü müdür, Fethullah Gülen örgütün başı mıdır, Hidayet Karaca kalfa, Ekrem Dumanlı çırak mıdır, biz bilemeyiz bunu.
Yargı, bir karar verir, ki büyük oranda da verdi, biz de durumun öncesini ve sonrasını, verilen kararın gerekçelerini, kendi alanımızda, ya da sivil bakışımızla yorumlamaya çalışırız.
***
Şimdi ben bunları söylerken, aklınızdan geçen soruları da tahmin edebiliyorum tabi…
“İyi de, kimin yargısı, hangi yargı, kime göre yargı?” diyorsunuz değil mi?
“Daha dün, bu yargı değil miydi, Silivri’yi darbecilerle dolduran ve sonra da bir gecede, yine yargı kararıyla boşaltan?” diye de ekliyorsunuz muhakkak.
Ben de bunu söylüyoruz zaten ve sorulara derinlik katmak için de daha üst bir sorgulamaya tabi tutuyorum meseleyi.
Buyurun konuşalım o zaman…
“Tarafsız yargı” nedir, hangi tarafın belirlediği ve tüm tarafların da kabul etmesi gereken(!) bir tarafsızlıktır, bilen var mı?
Hukuk, uzmanların işidir, amenna, fakat hükmedecekleri, dayanak olarak gösterecekleri anayasa metni, toplumun ‘amatör yaşamından’ derlenen, fazlalıkları törpülenen, azlıkları çoğaltılan, ihtiyaçlara göre yenilenen, günlük yaşamda, kişinin bireylerle ve sistemle uyumlu yaşamasını sağlayan bir manifestodur, sanırım.
Büyük oranda ‘arı’ kalmış toplumlarda, teknolojinin getirdiği yenilikler dışında, o’ manifestoya, yani anayasaya ihtiyaç bile duyulmuyor artık.
***
Türkiye, farklı, gerçekten çok farklı bir ülkedir.
Bu memlekette, “temel değerler, semboller” bile tartışmalıdır.
Ortak bir kabulle ‘kıymetli ve itibarlı’ şeylerimiz azdır bizim.
Ülkenin gitmesi gereken “yön” tartışmalıdır, ülkenin milli kahramanı tartışmalıdır, “millet” kavramı tartışmalıdır, bunları bir kenara bırakın, ülkedeki şehir adları tartışmalıdır, ibadethanelerin şekli şemali tartışmalıdır ve hatta iki farklı camide kılınan teravih namazını kıldıran imamların “hızı” bile tartışmalıdır.
***
Teşbihte hata olmasın ve kimse “bu kadar da olmaz” demesin ama yarın bir genel af çıksın ve silahlı eyleme karışmamış bütün PKK’lılar affedilsin, Öcalan da bu durumda suçsuz bulunur.
Delil istenirse de, Şemdin Sakık’ın, “Apo” adlı kitabını mahkemeye sunsun, görün bakın ki, hiçbir silahlı eyleme katılmış mı Öcalan?
Bütün işleri Şemdin yapmış.
Bu devrin meselesi, “Fethullah Gülen” olduğuna göre, aynı akıl yürütmeyi, onun için de yapabiliriz.
“Devleti ele geçirmek ve yönetmek” üzere oluşturulmuş bir yapının varlığını herkes görüyor zaten, konu bu değil.
Konu, bu yapının alenen, açık, çıplak ve herkesin gözü önünde oluşurken dillendirdiği niyetlerle, bugün ortaya çıkan sonuçların uyumlu olup olmamasıdır.
***
Ben diyorum ki,
Ak Parti, “Fethullah Gülen dosyasını” devletin içini temizlediğine inandığı gün kapatsın.
İşleyen hukuki prosedür gereği, eğer Amerika’dan istenmesi gerekiyorsa, ki istendi sanırım, yetkili mercilere durum iletilsin ve artık ısrarcı olunmasın.
Gülen’in, ciddi bir kitlesi olmayabilir, ülke siyasetini bundan sonra etkileyecek bir gücü de olmayabilir ama yetmiş beş yaşından sonra, Türkiye’de, cezaevinde yatması, bambaşka dalgalanmalara sebep olabilir.
“Durum anlaşıldı, dağılın Beylerrr…!” diyen adam değilim lakin yaşadığım toplumu da az çok tanıyorum yani.
Eğer bu iş söylediğim gibi olmasın, Gülen, iade edilsin, gerçekten Ak Parti bu işten zarar görür.
***
Bu halk, ilginç bir ihanete inandı ve bir yıl içinde Ak Parti’yi iki kez iktidar yaptı, doğru.
Ama emin olun, aynı halk, yaşlı bir adamın cezaevi sürecini de, bambaşka hissi inceliklere de yorabilir.
“Yeni Türkiye”nin inşası tamamlanmadı, süreç devam ediyor, her türlü ihtimali düşünmek ve ona göre hareket etmek lazım, derim.
Şu soruya cevap verecek bir tane “siyaset bilimci var mıdır, diyerek de yazıyı noktalarım;
“2015 seçimlerinden önce Fethullah Gülen, Türkiye’ye iade edilse, 1999 seçimlerinden önce Abdullah Öcalan’ın iadesiyle zirveye çıkan DSP’nin aldığı desteğe benzer bir destek Ak Parti’ye gelir mi, Ak Parti’nin oyunu müsbet manada etkiler mi?”
“Etkiler” diyenleri iyi takip edin, nerede yazdıklarına, kimlere açıklama yaptıklarına bakın ve ona göre de akıllı olun, çünkü akıllı olmakta fayda var.
Gerçek şampiyon, nakavt ettiği rakibini yerden kaldırmasa da, en azından üstüne basmaz.
Rock’ de mi seyretmediniz yahu…
(Milat gazetesinden alınmıştır)