Son günlerde silüet tartışmaları ve gökdelenlerle ilgili konular yine gündemde.
Tabi doğal olarak imar konuları da! Herkesin şikayet ettiği, beğenmediği şehirlerimizin, giderek kültürümüzden, bizlerden uzaklaşmasının sebebi kimdi, neydi?
Başbakan Erdoğan son yaptığı konuşmalarda gökdelenleri çokta uygun bulmadığını söyleyerek sektöre ciddi uyarılarda bulunmuş ve "Dikey yapılanmayı onaylamıyorum, bizim kültürel yapımıza uygun mimarinin uygulanmasından yanayım." Demişti. Gökdelenlere yönelik eleştirilerinden sonra inşaat sektörünün temsilcileri, patronları görüşlerini tek tek bildirmeye başladı. Okurken neler aklıma geldi bilseniz.. Yüksek katlı binaları yani gökdelenleri yapmak istemediklerini söyleyen inşaat firmalarının büyük patronlarının hepsinin gökdelenleri var. Hem de nerelerde.. ! Yaptıkları projelerin hangisinde kültürümüze uygun ne yapılıyormuş ta bundan sonra Osmanlı, Selçuklu mimarisinden esinlenmiş projelerin üretilmesi gerektiğini söylüyorlar. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu...
Aslında inşaat firmalarının üzerine gitmek bu konuda çok ta adil olmasa gerek. Çünkü firmalar para kazanmak için vardırlar. Siz açık kapı bırakırsanız, karşınızdakine iltimas geçerseniz kim olsa bunu kullanır. Hanginiz kullanmazdınız... İnşaat firması projesi için talebini iletir bu projeyi onaylayıp onaylamamak yetkililere kalır. Ne yazık ki etik olmayan, usulsüzlüklerin normal karşılandığı nadir sektörlerinden biridir inşaat. Neredeyse Usulüne uygun iş yapılmaz. Kervan böyle yürüyor.
Kervan demişken..Mümin Sekman' ın Türk Halkı için bir tespiti var. Gelişmiş ülkeler önce düşünür, planlar sonra uygulamaya geçerler. Gelişmemiş ülkeler önce uygulamaya geçerler sonra düşünmeye planlamaya başlarlar. Bizim insanlarımız her iki gruba da girmiyor. Çünkü Türk halkı uygulamaya başladığında düşünmeye başlıyor. Yani uygulama, düşünme planlama aynı anda yürüyor. Yani "Kervan yolda dizilir" sözü tam bize göre.. Hele bir başlayalım! Bu nedenle de şehir planlarımızı, gökdelenlerimizi, konut projelerimizi yaptıktan sonra bakıyoruz ki şehrin silüeti bozulmuş, alt yapı yetersiz kalmış.
Şehrin her noktasına gökdelen izni veren zihniyet sayesinde deprem riski taşıyan ülkemizde, sahillerimize gökdelenler yapılıyor. Fikirtepe gibi 7-8 emsallerle ucube projeler üretiliyor, tarihi doku gölgeleniyor. Kentsel dönüşümün yaşandığı bu yıllarda tüm bunlar hem kafamızı karıştırıyor hem de kimin cebine biraz daha fazla rant koysanız vatandaş dahil kimse hayır diyemiyor. Bunların hepsinin üstünde, kültürümüzü, geleceğimizi gözeten bir merci olması gerekiyor.. Bu merci yok mu? Elbette var.. hatta birden çok yetkili mercii var. İmar planlarını yapan müdahil olan sadece belediyeler değildir. Bakanlık, İl özel idareleri, Büyükşehir belediyesi, ilçe belediyeleri, idare mahkemeleri yetkili kuruluşlardır. Lakin bir bütünlük içinde hareket edilmekten çok, proje bazlı, bireysel çıkarlar doğrultusunda imar ve emsal uygulamaları yürütüldüğünden tüm bunlar yaşanıyor. Ne zaman çözülür? Elbette bireysel çıkarlar bittiğinde..