Taban ve seçmeninden bağımsız bir iktidar tahayyül edilemez.
Seçmen hassasiyetini dikkate almayan bir siyasal partinin de iktidar olması beklenemez.
Kürtaj polemiklerinin azgın sularında boğulmaması gereken basına sansür ve özel yetki konusu, demokrasi için hayati bir konu.
CMK 250 konusunda geri adım atılıp herhangi bir değişime gidilmese bile, ses kayıtlarının yayınına yasak girişimiyle hükümetteki egemen görüşün rengi belli oldu.
İllegal bile olsa bu ses kayıtları toplumun, hükümetin ve istihbaratın ufkunu açmadı mı?
Çocuğu öldürülen ama katillerini bilmeyen bir anne, illegal bir ses kaydında çocuğunun kimler tarafından nasıl öldürüldüğünü duyduğunda kaydın illegalitesiyle değil, hayati öneme sahip içeriğiyle ilgilenir ve onun peşine düşer.
İşte o annedir yaralı Türk demokrasisi.
Kapısını çalmadığı ne bir polis kalır ne bir savcı.
Ne oldu ki, hükümet Ergenekon çevrelerini, İstanbul Barosu'nu ve KCK mahfillerini sevindirecek bir inisiyatif eğiliminde?
Hukuk devletinde özel yetki olmaz mı?
Burhan Kuzu "Bunu halka anlatamayız" derken, Başbakan Yrd. Bekir Bozdağ'ın "Normal bir hukuk devletinde özel yetkili mahkemeler olmaması gerekir" ifadesi siyasal iktidarda ibrenin nereye döndüğünü iyi gösteriyor.
Bozdağ'ın bakışıyla, farklı yargılama usulleri kullanan Çocuk Mahkemeleri, İş Mahkemeleri, Tüketici Mahkemeleri, Trafik Mahkemeleri, Fikri ve Sınaî Haklar Mahkemeleri, Aile Mahkemeleri, İcra Mahkemeleri gibi ihtisas mahkemelerinin de normal bir hukuk devletinde olmaması gerekir.
Terör konusunda özel yetkinin olduğu Almanya, Fransa, İspanya, İtalya ve İngiltere hukuk devleti değil mi?
DGM'leri her fırsatta eleştirip, "Bunları kaldırmalısınız" diyen AB ve AİHM, özel yetkiyi neden eleştirmiyor?
Neden "Kaldırın bunları, yetkilerini sınırlayın" demiyor?
Az da olsa eleştiri var diyenlere, bu eleştirilerin özel yetkiye değil tüm adli yargılamaya yönelik olduğunu hatırlatırım.
Çünkü AİHM'nin Türk hâkimi Işıl Karakaş'ın da dediği gibi AİHM'nin Avrupa'da da olan özel yetkiye yönelik bir eleştirisi yoktur.
Hakların askıya alınmasını Brannigan and Mc Bride davasında inceleyen AİHM, terörizmin hakların askıya alınmasını haklı çıkarabileceğine karar verdiğine göre Strasbourg Mahkemesi yanılıyor mu?
Demokrasinin ve masumların yaşam hakkı, darbecilerin ve KCK'lıların terör özgürlüğünden kuşkusuz daha önemlidir, daha kutsaldır.
Kaynakları belli öyle bir gri propaganda yapılıyor ki, sanki ülkede terör ve darbe gibi kavramlar unutulalı yarım asır geçmiş!
Bunları beyhude söylediğimi biliyorum.
Zira özel yetkiyi değiştirme azmi, hukuki değil, maalesef siyasal hassasiyet taşıyor.
Bu da hükümetin yeni bir siyasal denklem kurduğuna işaret ediyor.
Yeni denklemden sonuç alınabilmesi için, eski seçmen profilinin bir kısmında değişiklik yapıp, o bölgeye yeni seçmen profilinin raptedilmesi gerekir.
Bu da AK Parti'ye rekor kırdıran ve yıllardır ezilen masum kitlelerin hassasiyetlerini, seçkincilerin fantezileriyle değiştirmek manasını taşır.
Oy potansiyelinin yönü tabii olarak yukarı değil aşağı istikameti gösterir.
CMK 250 ve Gülen camiası
En tuhaf saplantı ve propagandalardan birisi, CMK 250'yi Gülen hareketinin hayat kaynağı gibi takdim etmektir.
Gülen hareketini 80'lerden bu yana gözleyenlerden birisiyim.
Manipülatörlerin unuttukları, bu global camianın AK Parti'den evvel var olduğu gibi, kıyamet kopmazsa AK Parti'den sonra da var olacağı gerçeğidir.
Tıpkı merhum Özal'dan evvel var olup, ondan sonra da varlıklarını devam ettirdikleri gibi.
Sevmemek ayrı, hakkı teslim etmemek apayrıdır.
Bu camiaya bir kere de akıl gözüyle bakmak gerekmez mi?
Gülen hareketi siyasete bel bağlasaydı, ne bir dünya hareketi olabilirdi ne de Türkiye sınırlarını aşabilirdi.
Siyasetle var olan, o siyasetin gözden düşmesiyle sahneden çekilir.
CMK 250, 2005'te çıktı.
O tarihte Gülen hareketi zaten bir dünya hareketi kimliğine bürünmüştü.
Onlar daha 2003 yılında 17 yabancı iklimin çocuklarını getirdiler size.
CMK 250'yle ırak iklimlerde gönüller fethedilmez efendiler!
İthamda bulunurken azıcık ciddiyet gerekir.
CMK 250 dalının üstünde oturanlar, hükümet, demokrasi, hukuk devleti, yorgun millet ve basireti bağlanmış bir kısım liberallerdir.
Gülen hareketi de bu yorgun milletin tabii bir parçasıdır hepsi bu.
Seçmen hassasiyetini dikkate almayan bir siyasal partinin de iktidar olması beklenemez.
Kürtaj polemiklerinin azgın sularında boğulmaması gereken basına sansür ve özel yetki konusu, demokrasi için hayati bir konu.
CMK 250 konusunda geri adım atılıp herhangi bir değişime gidilmese bile, ses kayıtlarının yayınına yasak girişimiyle hükümetteki egemen görüşün rengi belli oldu.
İllegal bile olsa bu ses kayıtları toplumun, hükümetin ve istihbaratın ufkunu açmadı mı?
Çocuğu öldürülen ama katillerini bilmeyen bir anne, illegal bir ses kaydında çocuğunun kimler tarafından nasıl öldürüldüğünü duyduğunda kaydın illegalitesiyle değil, hayati öneme sahip içeriğiyle ilgilenir ve onun peşine düşer.
İşte o annedir yaralı Türk demokrasisi.
Kapısını çalmadığı ne bir polis kalır ne bir savcı.
Ne oldu ki, hükümet Ergenekon çevrelerini, İstanbul Barosu'nu ve KCK mahfillerini sevindirecek bir inisiyatif eğiliminde?
Hukuk devletinde özel yetki olmaz mı?
Burhan Kuzu "Bunu halka anlatamayız" derken, Başbakan Yrd. Bekir Bozdağ'ın "Normal bir hukuk devletinde özel yetkili mahkemeler olmaması gerekir" ifadesi siyasal iktidarda ibrenin nereye döndüğünü iyi gösteriyor.
Bozdağ'ın bakışıyla, farklı yargılama usulleri kullanan Çocuk Mahkemeleri, İş Mahkemeleri, Tüketici Mahkemeleri, Trafik Mahkemeleri, Fikri ve Sınaî Haklar Mahkemeleri, Aile Mahkemeleri, İcra Mahkemeleri gibi ihtisas mahkemelerinin de normal bir hukuk devletinde olmaması gerekir.
Terör konusunda özel yetkinin olduğu Almanya, Fransa, İspanya, İtalya ve İngiltere hukuk devleti değil mi?
DGM'leri her fırsatta eleştirip, "Bunları kaldırmalısınız" diyen AB ve AİHM, özel yetkiyi neden eleştirmiyor?
Neden "Kaldırın bunları, yetkilerini sınırlayın" demiyor?
Az da olsa eleştiri var diyenlere, bu eleştirilerin özel yetkiye değil tüm adli yargılamaya yönelik olduğunu hatırlatırım.
Çünkü AİHM'nin Türk hâkimi Işıl Karakaş'ın da dediği gibi AİHM'nin Avrupa'da da olan özel yetkiye yönelik bir eleştirisi yoktur.
Hakların askıya alınmasını Brannigan and Mc Bride davasında inceleyen AİHM, terörizmin hakların askıya alınmasını haklı çıkarabileceğine karar verdiğine göre Strasbourg Mahkemesi yanılıyor mu?
Demokrasinin ve masumların yaşam hakkı, darbecilerin ve KCK'lıların terör özgürlüğünden kuşkusuz daha önemlidir, daha kutsaldır.
Kaynakları belli öyle bir gri propaganda yapılıyor ki, sanki ülkede terör ve darbe gibi kavramlar unutulalı yarım asır geçmiş!
Bunları beyhude söylediğimi biliyorum.
Zira özel yetkiyi değiştirme azmi, hukuki değil, maalesef siyasal hassasiyet taşıyor.
Bu da hükümetin yeni bir siyasal denklem kurduğuna işaret ediyor.
Yeni denklemden sonuç alınabilmesi için, eski seçmen profilinin bir kısmında değişiklik yapıp, o bölgeye yeni seçmen profilinin raptedilmesi gerekir.
Bu da AK Parti'ye rekor kırdıran ve yıllardır ezilen masum kitlelerin hassasiyetlerini, seçkincilerin fantezileriyle değiştirmek manasını taşır.
Oy potansiyelinin yönü tabii olarak yukarı değil aşağı istikameti gösterir.
CMK 250 ve Gülen camiası
En tuhaf saplantı ve propagandalardan birisi, CMK 250'yi Gülen hareketinin hayat kaynağı gibi takdim etmektir.
Gülen hareketini 80'lerden bu yana gözleyenlerden birisiyim.
Manipülatörlerin unuttukları, bu global camianın AK Parti'den evvel var olduğu gibi, kıyamet kopmazsa AK Parti'den sonra da var olacağı gerçeğidir.
Tıpkı merhum Özal'dan evvel var olup, ondan sonra da varlıklarını devam ettirdikleri gibi.
Sevmemek ayrı, hakkı teslim etmemek apayrıdır.
Bu camiaya bir kere de akıl gözüyle bakmak gerekmez mi?
Gülen hareketi siyasete bel bağlasaydı, ne bir dünya hareketi olabilirdi ne de Türkiye sınırlarını aşabilirdi.
Siyasetle var olan, o siyasetin gözden düşmesiyle sahneden çekilir.
CMK 250, 2005'te çıktı.
O tarihte Gülen hareketi zaten bir dünya hareketi kimliğine bürünmüştü.
Onlar daha 2003 yılında 17 yabancı iklimin çocuklarını getirdiler size.
CMK 250'yle ırak iklimlerde gönüller fethedilmez efendiler!
İthamda bulunurken azıcık ciddiyet gerekir.
CMK 250 dalının üstünde oturanlar, hükümet, demokrasi, hukuk devleti, yorgun millet ve basireti bağlanmış bir kısım liberallerdir.
Gülen hareketi de bu yorgun milletin tabii bir parçasıdır hepsi bu.
(Bugün gazetesinden alınmıştır)