Cuma günü Ankara’da Türkiye’nin Sesi Radyosu Çeşmi Cihan programında değerli dostlarla birlikte olduk. Program Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim görevlisi ve eski YTB (Yurtdışı Türkler Başkanlığı) Başkanı Prof. Dr. Kudret Bülbül tarafından sunuldu. Programa bendeniz ve Sebahattin Zaim Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Özcan Hıdır katıldı. Konu ise Hollanda insan hakları raporuydu. Bu çerçevede Avrupa'nın krizi: Daralan özgürlük alanları, tehdit altındaki yaşam biçimleri. Türkiye-Hollanda ilişkilerinin geleceği? de ele alındı. Program öncesi ve sonrası değerli dostum TRT Dış Yayınlar Dairesi Başkanı Süleyman Erdal çay ve kahvesini de içtik.

Programın Hollanda insan hakları bölümüne gelince. Bilindiği üzere Türkiye’de bir kaç yıldır Avrupa ülkeleriyle ilgili ‘İnsan Hakları Raporları’ hazırlınıyor. Yayınlanıyor. Türkiye’de ve Avrupa ülkelerinde rapor sonuçlarını uzmanlarla tartışılıyor, paylaşılıyor. Almanya insan hakları Sakarya Üniversitesi ve Hollanda insan hakları raporları ise yıllık olarak Sebahattin Zaim Üniversitesi tarafından hazırlanıyor. İlk olarak 2014 yalında yayınlanan raporun sonuncusu geçtiğimiz günlerde 2016 Hollanda insan hakları olarak raporu yayınlandı.


Raporun hazırlanmasında emeği geçen Prof. Dr. Özcan Hıdır’a göre raporların amacı şöyle: ‘insan hakları ihlallerini not etmek, kayıt altına almak ve karar vericilerin dikkatine sunarak çözüm üretmeye katkıda bulunmak. Ayrıca belki de en önemlisi insan hakları kavramına Avrupa merkezci bakışa bir alternatif sunmak ve bu yönde yeni bir yol açmaktır’.

Yaklaşık bir buçuk milyon Müslümanın yaşadığı Hollanda’da, Müslümanlar insan hakları ihlallerine uğrayan grubun başında gelmektedir. 2016 raporuna göre ayırımcılık ve İslamafobi en önemli insan hakları ihlalleri olarak karşımıza çıkıyor. Bunun yanısıra iş pazarında ayırımcılık, eğitimde, kamu alanında ayırımcılık, camilere ve sokaklarda bireylere fiziki saldırılar da insan hakları ihlalleri arasında yer alıyor.

İnsan hakları ihlallerinin nedenleri olarak Özcan Hıdır 11 Eylül olaylarıyla başlayan ve bugün popülizm olarak karşımıza çıkan gelişmelere dikkat çekiyor. Elbette tarihsel önyargılarda rol oynuyor. Aşırı sağ haketlerin söylemleri ve hatta geleneksel siyasi partilerin bile sertleşmeleri insan hakları ihlallerine prim veriyor.

Bütün bu gelişmelerden rahatsız olan sağduyulu Hollandalıların olması insanı biraz rahatlatıyor elbette. Demokrasinin ve hukuk devletinin yara aldığını söyleyen Hollandalı bilim adamları da var. Gidişatın iyi olmadığını açıkça ifade eden Utrecht Üniversitesinden Ton Zwart, Hollanda’nın eski Ankara Büyükelçisi ve Dışişleri Bakanı Ben Bot, araştırmacı Ineke van der Valk bunlardan bazıları.

İnsan hakları mücadelesinde devletin, siyasetin ve kurumların yapacakları vardır şüphesiz. Bunun yanısıra bizim de üzerinize düşen görevlerin de olduğu bir gerçektir. Mevcut STK’larımızın şimdiki halleriyle bu alanda yapacakları sınırlıdır. Sık sık ifade ettiğimiz üzere, STK’lar uzmanlık alanlarına göre yeniden şekillenmeli. Günümüzün sorunlarına ve meselelerine göre yani insan hakları, çevre, yalnızlıkla mücadele, ırkçılık ve İslamafobi ile mücadele gibi yeni alanlarda teşkilatlanmalar olmalı. Aksi halde yerimizde saymaya devam ederiz.