Putperest Roma, İsevilikle karşılaştığında büyük bir bocalama yaşadı.
Çünkü Hz. İsa\'nın havarileri Allah\'tan bahsediyordu. Doğmamış ve doğurulmamış olan Allah\'tan. Her şeyi gören, her şeyi gözeten, beşerî hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, uyumayan, uyanmayan, zamana kayıtlı kalmayan, kudreti sonsuz olan Allah Rahman\'dı, Rahim\'di, Kerim\'di.
Roma büyük bir şaşkınlık içindeydi; \"Allah nasıl görünmezdi, nasıl şekli olmazdı? O zaman Allah, nasıl tanımlanıp, beyinlerde nasıl anlaşılır bir hale getirilebilirdi?\" Oysa onların bütün tanrıları görünüyordu. Hatta onlar için Tanrı dediğin şey insan gibi hırsları, zaafları olan, iktidar ve güç peşinde koşan bir şeydi. Hani normal insanlar gibi suretleri vardı. Bazı olağanüstü güçleri sayesinde Tanrı olmuşlardı. Romalı bunları ete kemiğe büründürebiliyor ve zihinsel panikten kurtuluyordu. Öyle ya Romalı, zihninin kontrol edemediği şeyden büyük ürperti duyardı. Bu nedenle Tanrı aklın kontrolü ve sınırları içinde kalmalıydı! Oysa Hıristiyanlık, aklın kontrolünün çok dışında olan Allah\'tan bahsediyordu. Aklın ihata edemeyeceği bir büyüklüğün ve gücün varlığını haber veriyordu. Romalı bunu bir türlü anlayamıyordu. Bu nedenle büyük zulümler uyguladılar Hıristiyan inanmışlara... İnananlar yüzlerce yıl yerin altında, gizli gizli dinlerini yaşamak zorunda kaldı. Sonra Roma, Hz. İsa\'yı (a.s) (hâşâ) Tanrı\'nın oğlu yaparak zihnindeki problemi çözdü. Sözüm ona Tanrı\'yı mücessem hale getirdi. Evladının heykelleriyle, resimleriyle (hâşâ) Tanrı\'yı ete kemiğe bürüyerek onu kendince anlamlandırmayı başardı. Başardı başarmasına ama din asıl ve sahih olmaktan çıktı.
Burada Hıristiyanlığı sorgulamak tabiî ki haddim değil. Ben buradan başka bir tartışmaya gelmek istiyorum. Bugün Türkiye\'deki bir kısım çevreler; yıllardır ötelediği, dışladığı, ötekileştirdiği bir şeyle yani \'hizmetle\' yüzleşiyor. Bunca yıl üstenci bir gözle izlediği, tepeden baktığı \'hizmet\'i şimdilerde kendi bilgi dağarcığıyla yorumlamaya, tanımlamaya ve bir şekle sokmaya çalışıyor. Ancak bunu yaparken Roma\'nın düştüğü duruma düşüyor. Bu çevreler; terminolojisi kendi zihinsel melekelerinde olmadığı, beyin fonksiyonları onları tanımlayamadığı için, \'hizmet\'i bir türlü şekle sokamıyor.
\"Hizmet nedir? Bir örgüt müdür? İktidarı ele geçirmek isteyen bir yapılanma mıdır? Gizli ajandasında yazan gerçek amaç nedir? Hizmet benim hayatıma ne kadar müdahale edecek? Kendi gerçeklerini bana ne kadar dayatacak? İçinde bulunanların bu kadar çaba göstermesinin gerçek gayesi nedir?\" gibi soruları dile getirenler, bütün bunları kafalarında sorgulayıp duruyor ve \'hizmet\'i bir türlü bir yere oturtamıyor. İyi niyetle baktıklarını düşünenler de, \"Acaba hangi küresel ya da mahalli güç merkezlerinin kontrolündedir.\" diye endişelenmeden edemiyor.
\'Hizmet\'i; ısrarla kendi zihninde var olan programlarla, yazılımlarla çözümlemeye kalkınca bir türlü tanımlayıp çerçeveleyemiyorlar. Çerçeveleseler, birçok mesele hallolmuş, onu gerekli yere hapsetmiş ve kontrol altına almış olacaklar. Ama öyle olmuyor.
Hiç tanımlayamadıkları bir şeyle karşı karşıya kalıyorlar. Çünkü \'hizmet\'te bulunanlar, yaşatma idealinden bahsediyor, fîsebilillah diyor, diğerkâmlık, başkası için yaşama gibi sözler sarf ediyor. Onları tanımlamaya çalışanların düşünce yapısı ise çok farklı. \"Bir insan karşılıksız bir şey yapmaz, bu kadar çabanın, uğraşın bir karşılığı mutlaka olmalı.\" diyorlar. Yani; Afrika\'nın çöllerine gidiliyorsa, Asya\'nın steplerinde ömür tüketiliyorsa bunun bir tek açıklaması olabilir. Her şey, \'\'Uluslararası bir güç merkezinin taşeronluğunu yapmak içindir\'\'(!). Bu ülkede gece gündüz demeden koşturuluyorsa iktidar olmak bilemediniz iktidara ortak olmak içindir. O iktidarla da yatlar, katlar, zenginlikler elde etmek içindir.
Oysa bu okuma biçimiyle \'hizmet\'i doğru anlamak asla mümkün olamaz. \'Hizmet\'i anlayabilmek için olaylara ve dünyaya onun terminolojisiyle bakmak gerekmez mi? Yaşatma idealinin, başkası için yaşamanın ne olduğunu anlamak ve bir de o gözlükle eşyaya bakmalı değil mi? Bu dünyada sadece iktidar olmak, güç sahibi olmak, menfaat elde etmek, çıkarları uğruna mücadele etmek yoktur. Allah\'a adanmış ruhlar için en önemli şey, Allah için iyilik yapmaktır. Onun beğenisini kazanmak için yardıma muhtaç olana el uzatmak, cehaleti ortadan kaldırmak için gece gündüz çaba göstermek ve karşılığını sadece O\'ndan beklemektir. İnsanların gerçeği görmesi için çabalamaktır. Hakikati dünyalık küçük hesaplarla çarçur etmek ne kadar da basit bir şeydir oysaki! Bu düsturları hayatının temeli olarak kabul etmiş savcı, polis, subay, gazeteci, öğretmen, yetim malına dokunana sessiz kalamaz, işlenen cinayetleri görmezden gelemez, insanlığı sabote edenlere, darbe tezgâhlayanlara yokmuş gibi davranamaz. Kendi hesabı için değil insanlığın selameti için buna müsaade etmez. Bu nedenle \'hizmet\' hiçbir zaman bir zümrenin çıkar aracı olamaz, hiç kimsenin güç devşirmesine aracılık etmez. Bir siyasi parti ya da çıkar grubu gibi davranamaz. Modern Roma onu kendine benzetemez. \'Hizmet\' bir milletin ve bütün yeryüzünün yeniden inşa hareketidir.
ZAMAN