Güneş, yaşam kaynağımız olmakla birlikte dünyadaki nükleer enerji haricindeki tüm yakıtların kaynağı. Temiz ve masrafsız bir enerji kaynağı olan güneşin en önemli özelliği bol ve sınırsız olması. Tüm dünyada kullanımı giderek artan güneş enerjisinden önceleri ısı enerjisi olarak son yıllarda ise gelişen teknoloji ile beraber elektrik enerjisi olarak yararlanılmakta.
Dünya, güneş panelleri ve fotovoltaik pillerle giderek azalan maliyetlerle elektrik enerjisi elde ediyor. Örneğin Fransa ile İspanya arasındaki Pirene dağları üzerinde kurulu olan güneş kollektörlerinden 320 derece sıcaklık sağlanmakta. Avustralya, Japonya, İsrail ve ABD güneş enerjisinden yararlanan ülkelerin başında gelirken, İsrail’de güneş enerjisiyle her yıl 300 bin ton petrole eşdeğer enerji sağlanıyor.
Tüm yeraltı kaynakları tükenirken, tüm petrol alanlarına el koyma adına savaşlar yapılıyorken ve tüm gelişmiş ülkeler yenilenebilir enerjinin hayata geçirilmesi yolunda sineğin yağını çıkarırken, yılın 330 günü güneş alan KKTC’de yazık ki bir kıpırdanma yok. Hatta kıpırdanma olmadığı gibi, bireysel panel döşemek isteyenlere yasal engeller var.
Kafamızı Sarayönünden kaldırıp o çok gıpta ettiğimiz asri ülkelere bakalım; Dünya Enerji Konseyi, Accenture Strategy ve Paul Scherrer Enstitüsü ile hazırladığı ‘2016 Global Enerji Senaryoları’ raporuna göre 2060 itibarıyla elektrik talebi bugünkünün iki katı olacak. Günümüzde elektrik üretiminde yaklaşık yüzde 4 oranında kullanılan güneş ve rüzgar enerjisi ise en fazla büyümenin kaydedileceği alanlar. 2060’ta güneş ve rüzgar enerjisinin, elektrik üretimindeki payı yüzde 20 ile yüzde 39 arasında seyredecek.
Raporda enerjinin geleceğine yönelik üç senaryo yer alıyor. “Bitmemiş Senfoni”, “Modern Caz” ve “Hard Rock” olarak adlandırılan tüm bu senaryolarda, enerjide yaşanabilecek değişimler sıralanırken, güneş ve rüzgarın, 2060’da daha yüksek paya sahip olacağı, dünyanın bütün enerji ihtiyacının, yenilenebilir enerji kaynağı olan güneş enerjisi ile karşılanabileceği belirtiliyor.
Coğrafi konum itibariyle ortalama 330 günü güneşli geçen KKTC’de şu anda güneş enerjisi kapasitesinden binde 1 oranında bile yararlanıldığını söylemek zor zira Kıbrıs Türkü, bırakın dünyadaki gelişmeleri, elzem yenilikleri dahi dinlemeden reddeden bir yapıya sahip. Türkiye’den her geleni tu kaka, Avrupa’nın her illetini minnet kabul eden bu güruhun reddinin esas nedeni kurulu düzenin bozulması. Şayet Türkiye’den elektrik gelirse veya güneşten enerji elde edilirse birilerinin hükümranlıkları sona erecek ve boş oturarak maaş alan birçok kişi, çalışarak para kazanmak zorunda kalacak!
Sözün özü güneş enerjisi KKTC açısından bulunmaz nimet. Türkiye sayesinde suya kavuşan Kıbrıs Türkünün bir diğer şansı da Allah’ın ziyadesiyle bahşettiği güneş. Yanı başımızda enerji savaşları yapılırken, hazır elimizde bulunan nimeti kullanmadığımız gibi kullanılmamasına da müsaade etmediğimizi söylemeliyim zira KKTC’de güneş paneli kurmak isteyen birçok Avrupalı yatırımcı kapıda bekletiliyor.
Gelişmişliğin en önemli göstergesinin, enerji kokusunu iyi almak, enerji portföylerini çağdaşlaştırmak, en mühimi de ucuzlatmak olduğunu hepimiz gayet iyi biliyorken, “bana ne! Ben böyle iyiyim” deme lüksümüz yok. Günü düşünüp, yerimizde sayacak ve ekonomik olarak taş üstüne taş koymayacaksak, bizim ekonomik dinamiklerimizi sağlayanlara da “sen ne karışıyorsun” deme hakkımız yok!