Sayın Başbakan bilinçli mi yapıyor bilemiyorum ama son dönemde sık sık gündem değiştirdiği ortada.
Aslında gündemi değiştirmeye pek gereksinim olmayan dönemlerde de gündemi değiştirdiğini görüyoruz. Zaten bu nedenle "bilinçli mi" sorusunu soruyoruz.
Bu gündem değiştirmeleri; tiyatrolara devlet katkısının azalması ya da daha doğrusu, devletin ve belediyelerin tiyatrolarının kapatılması önerisiyle başladı.
Ardından, Türk milli eğitiminde bir devrim niteliğindeki 4 artı 4 artı 4 konusu gündeme geldi. Yakın dönemde "3 çocuk", "sezaryen" ve "kürtaj" gündemimizi işgal etmeye başladı...
Acaba ülkemizin böylesi gündem değişiklerine gereksinimi var mıydı? Sanmıyorum. Ama Sayın Erdoğan (bilinçli ya da bilinçsiz olarak), buna önayak oluyorsa, herhalde bir bildiği vardır...
Şimdi tek tek bunları ele alalım.
Devlet ve tiyatrolar
Daha AK Parti ortada yokken, Refah Partisi'nin belediye başkanı olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları konusundaki tutumu, (tabii kulaktan duyma bilgiler ölçüsünde) bizler tarafından o dönemde çok beğenilmişti. Şehir Tiyatroları'na neredeyse, sınırsız özgürlük veren ve "Sanat ve sanatçıya müdahale olmaz" diyen bir belediye başkanı, hepimizin özlemi idi.
Adını şimdi anımsayamıyorum; bir tiyatro eseri Ankara Devlet Tiyatroları dramaturgları tarafından çok beğenilmesine karşın, oyunun bir sahnesinde bir hanım sanatçının (önlemleri alınmış da olsa), çıplak görünmesi, cesaretlerini kırmış ve oyundan vazgeçmişlerdi.
Oyun, İstanbul Şehir Tiyatroları dramaturglarının önüne gelmiş. Onlar da oyunu çok beğenmiş ama, "Acaba bir sıkıntı doğar mı" endişesine kapılmışlar, konuyu Sayın Erdoğan'a aktarmaya karar vermişler ve aldıkları yanıt çok net: "Eğer tiyatro yönetimi uygun görüyorsa, benim açımdan bir sakınca olmaz..."
Zaten ne olabilirdi?
Küçük ve büyük bazı tiyatro gruplarının devletin gölgesine girmek istemeleri ayrı bir şeydir; opera ve bale gibi, salt prestij sanat yatırımları bambaşka bir şey.
Düşünün ki, bir opera ya da bale eserinde sahnede kimi zaman 100-150 kişi yer almışken, bu gösterinin finansmanı, 500-600 izleyicinin ödediği bilet bedelleriyle karşılanamaz. Ve bu nedenle ideolojisi ne olursa olsun; devlet bu işin masrafını yüklenir.
"Çok mu lazım", sorusunu sorabilirsiniz. Fakat en az 200 yıldır, tüm uygar devletler bunu üstlendiklerine göre geri kalmamakta yarar vardır...
İlk ve ortaöğretimde yeni düzenleme
Türkiye'nin ilk ve ortaöğretim düzenlemesi uzun yıllardan beri 5/3/4 olarak yaşanıyordu. Yani 5 yıllık ilkokul, 3 yıl ortaokul ve 4 yıl lise eğitimi.
Aniden 4 artı 4 artı 4 düzenine geçildi. Şu anda bile bu düzenlemenin amacını anlamış değilim. Evet, bu düzenin olası bazı yararları var ama bunları başka biçimlerde yaşama geçirmek de mümkündü. Hele (söylendiğine göre), 100 bin yeni öğretmen gereksinimi, sistem daha yaşama geçmeden yaşamam şansının ortadan kaldırılması. Zira Maliye Bakanlığı 100 bin kadroyu zor verir.
Ayrıca çocukların çok erken saatlerde evden çıkma zorunluluğunda olmaları, sistemin muhtemel bir başka sakıncasını oluşturuyor.
Bu konu da gündemimizi günlerce işgal etti.
Çocuk sayısı...
Başta Çin Halk Cumhuriyeti olmak üzere kimi ülkelerde "tek çocuktan fazlası yasak" propagandası yapılırken, Sayın Başbakanımız evli çiftlere, "en az 3 çocuk" önerisini dile getirdi.
Evet, Türkiye'mizin "genç nüfusunu", genç olarak koruyabilmek için 3 çocuk ideal bir rakam. Ama acaba özellikle kentlerdeki aileler, bu 3 çocuğun yükünü kaldırabilecek mi?
AB üyesi ülkelerde nüfus azalıyor. Evli olanlar ya da evli olmayanlar çocuk yapma konusunda sıkıntılı. Söz konusu ülkelerin çoğunu nüfus açısından bizim işçiler ayakta tutuyor.
Fakat her ne olursa olsun 3 ve daha fazla çocuğun yükünü, özellikle kentlerdeki aileler çekemez.
Diğer konular ve sonuç
Sezaryen, kürtaj vb. gibi konular da gündemi değiştiriyor. Hatta öylesine ki, bir uçağımızın Suriye tarafından düşürülmesi bile, bu tartışmaları noktalayamadı.
Ancak işin bir başka boyutu var ki, o da bu gündem değişikliklerinden toplumumuzun geniş kesimlerinin pek haberi olmaması. Pek "entel-dantel" olmasa da gündem, mürekkep yalamışlar açısından değişiyor.
Bir demokrasi içinde de bunu fazla bir "kıymeti harbiyesi" olmuyor...
(Bugün gazetesinden alınmıştır)