Bazı ülkelere has bir takım farklılıklar olsa da pek çok ülkede bugün ‘Anneler Günü’…Kadınları ihmal etmenin verdiği sancı ile yılın bir günü çiçeklere boğmak kadınları, anneleri ve anne olmayı tercih etmeyip annelik yapanları…
Kadınların el üstünde tutulduğu nadir günlerden birinin hikayesi bir kadın hükümdar olsun…Erkek egemen iktidar savaşları esnasında var olmaya çalışan ve ülkesinin en mühim yöneticilerinden, Türk Tarihi ile de yakından alakalı bir kadın hükümdar Çariçe Katerina olsun!
Çok akıllı ve çok hırslıdır, Rusya’ya ‘Altın Çağ’ını yaşatır, sanata ve erkeklere olan düşkünlüğü ve onlardan yaptığı kolleksiyonu çok konuşulur. Ancak, askeri dehası ve Osmanlı dahil tüm imparatorluklara meydan okuması ve dahası onları alt etmesi onunla ilgili öne çıkan en mühim ayrıntılarından birkaçıdır.
Rusya’nın ‘büyük’ lakabıyla anılan iki hükümdarından biridir. Diğeri ise bizim ‘Deli Pedro’ olarak bildiğimiz Petersburg şehrinin fikir mimarı ‘Büyük Pedro’dur.
Çariçe aslında Sophie Friederike Augustoef Anhalt isimli bir Alman prensestir ve Rusya tahtına oturan diğer bir Alman prensin erken yaşta eşi olmayı kabul eder ve adını da Katerina olarak değiştirir, Türkçe’de ayrıca Yekaterina da denir. Kocası ile evlilikleri iyi gitmez, prens çiçek hastalığından muzdarip olmasına rağmen etrafında sürekli metresleri dolanır ve prenses bu durumdan sıkılır. Kayınvalidesi ile de anlaşamayan Katerina kendini okumaya verir ve derinleşir. Kişisel gelişmesine önem verir, kraliyet mensuplarından beklenmeyecek şekilde Voltaire okur.
Ülkeyi yönetecek kabiliyette olmadığını anladığı kocasına yapılan darbe girişimini de fırsat bilerek kendisini hükümdar ilan eder. Kocası ise hemoroidden ölür ve Katerina’nın bu olaydaki parmağı hep gizemli kalır.
Başa geçince imparatorluk amblemini değiştirir ve iki başlı kartal yapar. Bilinmelidir ki iki başlı kartal eski Anadolu ve Türk uygarlıklarında kullanılsa da aslında daha ziyade Bizans Kartalı olarak ünlüdür ve bazı slav ırklarında olduğu gibi Rusya da Bizans’tan büyük ölçüde etkilenir. Çariçe aynı zamanda tacı ve kıyafetleriyle zekice bir imaj yaratır.
Akdenizdeki Rus donanması onun riskli ama becerikli eseridir, 1770 yılında Karadeniz’den aşağı inerek değil, Baltık Denizi yoluyla güneye inip Cebelitarık Boğazı’ndan Akdeniz’e girer ve Çeşme Baskını denilen olayla Osmanlı donanmasını bir gecede yok eder. Büyük Pedro’nun temelini attığı deniz okullarının kuruluşundan sadece 67 yıl sonra Rusya dönemin deniz gücü Osmanlı ordusunu deniz savaşında yener. Aslında savaş değil baskın olan bu olayda 9000 Osmanlı deniz subayına karşın sadece 30 civarında Rus denizcinin hayatını kaybettiği söylenir. Bu durum çariçenin nitelikli eğitime verdiği önem ve kararlı tavrının sonucuduydu. Bir de o dönemdeki sevgililerinden biri Grigory Orlov danışmanıdır ve bu husustaki başarısında önemli bir etkiye sahiptir. Türkleri amansız düşman olarak gören Rusların ve Çariçenin donanmasının bu başarısı Hermitage Müzesi’ndeki bir tablo ile sergilenir, esir alınan askerler Büyük Pedro ve Çariçe’nin görkemli gövdelerinin gölgesinde resmedilir. Hermitage Müzesi’nin görkemine kapılıp bu ayrıntıyı kaçırmamak gerekir.
Çariçe Türkler kadar amansız bir düşmanla daha savaşmak zorunda kalır; çiçek hastalığı…
Dönemin tartışmalı aşılama yönteminin kendisine uygulanmasına izin vererek çiçek hastalığını da yener. Batıl inançlardan arındırılmış bilimsel yöntemleri benimser ve popülerliği bu sayede de artar. Ayrıca oluşturduğu sistemli eğitim kurumlarıyla eğitimli anneler, toplum ve aile hayatında işe yararlı bireyler oluşturmayı da kendisine amaç edinir. Kendisini de bilgeliğin sembolü Athena kılığında vücut bulan heykellerinde kanun kitabını elinin altında bulundurarak betimlettirir. Çünkü herkesin kanun önünde eşit olması/olduğu gerçeğini dile getirir. Fikir özgürlüğü yanlısıdır ve işkenceye karşıdır. Buna rağmen ‘aydınlanma çağının kıymetli temsilcisi yine de bir despottur’ denir kendisi için…
Bugün British Museum arşivinde yer alan 1791 yılına ait bir karikatürde Çariçe’nin Rusya’dan yola çıkarak tüm Avrupa imparatorluklarından geçip İstanbul’a kadar yürüyüşü tasvir edilmiştir. Bir ayağı Rusya toprağında ve diğeri de İstanbul’da Osmanlı hilali üzerindedir. Avrupalı altı hükümdar ve Papa ise Rusya’nın bu şekilde genişlemesi ve Avrupa içlerine inişini endişeli bir şekilde takip ederler. Aynı zamanda çariçenin eteğinin altına bakmayı da ihmal etmezler. İngiliz Kralı III. George ‘ne devasa bir genişleme!’ (What a prodigious expansion), Fransa Kralı 16. Louis ‘böyle birşey görmedim!’ (Never saw anything like it), Papa ‘Asla unutmayacağım’ (I shall never forget it), Alman İmparatoru ‘Harika bir yükseklik’ (Wonderful elevation), Osmanlı padişahı III. Selim ise en küstah yorumla ‘Tüm Osmanlı ordusu onu tatmin etmeye yetmez’ (The whole army cannot satisfy her) diyerek ürktükleri düşmanın başarılarını erkek bencilliği ile karalamak isterler. Ancak reformcu bir yaklaşıma sahip olan III. Selim’i suçlamamak lazımdır kanaatimce. Belki de genel Türk yaklaşımını iyi tahlil etmiş olan karikatüristi tebrik etmek gerekir. Tüm büyük güçlerin bir kadın önderliğinde ilerleyen Rusya’dan ve başarılarından korkuya kapılarak kendilerini cinsel esprilere vurmuş olmaları da anlaşılır olsa gerektir.
Çarlık tacını bir kadının takabileceği ve ülkeyi refaha taşıyabileceği gerçeği kendi oğlunu bile dehşete düşürmüş olmalı ki ölümüyle başa geçince ‘bir kadının hükümdar olmasının önünü tıkayan yasa’yı hemen imzalamıştır.
Kadınların cemiyet hayatındaki rollerini hatırlamaya ve yüceltmeye dönük ne kadar az çaba ve sonuçsuz kutlama varsa tarihde de bir o kadar az örneğine rastlarız bu kandınların. Kadın ve güç sahibi olup hükmetmek hiç de kolay bir kombinasyon olmamıştır hiçbir ulus için. Gücün ve hükmetmenin kaçınılmaz olarak erkeklerde olduğu bir dönemde kadın hükümdarların varlığı mevzu bile değildir. Mutlak idare erkektedir…hükümdar aynı zamanda iyi bir savaşçıdır ve gücünü savaşarak elde eder. Korumak için de muharebe meydanındadır ve kadının ise bu tip meziyetleri yoktur. Erkek hükmeder, kadın baş eğer. Ama esasen bir avuç dirayetli kadın vardır her toplumun tarihinde. İşte bunlardan biri…Büyük Katerina…Cathrine the Great…
‘Kadınlar yönetmek için donatılmamıştırlar, erkeklerden daha zayıftırlar, daha mantıklı/akılcı değildirler, daha günahkar ve acizdirler’ algısına karşı ‘Male might female right’ sloganıyla yaşayan entellektüel ve sıra dışı bir kadındır. Kendi kaderini şekillendirmesi, her eyleminde döneminin kadınlarında beklenmedik şeyler olması, pasif bir çariçe olmayı tercih etmemesi bunun yerine kendi varlığını dinamik ve yöneten bir güce çevirebilme kabiliyeti olarak da analiz etmek gerekir Büyük Katerina’yı.