Üstadım İbn Haldun (1332-1406)’un “asabiyet teorisi”ni bilmeden, “ırkçılık” ile  “asabiyet”i yan yana getiremezsiniz. İbn Haldun aşılamamış bir isimdir. Üstadım sosyolojinin kurucusu kabul edilir.
Başbakan R. T. Erdoğan geçen salı günü Meclis’te Ak Parti grubunda yaptığı konuşmasında çok  “iri” lâflar etti. Kim metnini yazmışsa, kusura kalmasın, “asabiyet”in ne olduğunu bilmiyor.
Erdoğan’ın, Ak Parti sitesinden alacağım sözleri biraz uzun ama gerekli. Sonra üzerinde bir bir konuşacağız. Söz nereye varırsa... Erdoğan ne demişti: 
“Bakınız değerli kardeşlerim, Kur’ân-ı Kerîm’de bütün ayrıntılarıyla izah edilen son derece ibretlik bir vakadır, Allah meleklere Âdem’e secde edin dediğinde bütün melekler bildiğiniz gibi secde ettiler, ama şeytan secde etmedi, çünkü o çok kibirliydi ve kibirlendi. Şeytan, ben Âdem’den hayırlıyım, beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan dedi. İşte ırkçılık budur ve böyle başlamıştır ve böyle gidiyor. Irkçılık asabiyet, asabiyet ise şeytandandır. Irkını, kavmini, kafatasını övmek, onunla böbürlenmek, diğerlerini, diğer yaratılanları aşağılamak şeytandandır.
Biz başka yerden kaynak aramayacağız, benim Kürt kardeşimin de, Türk kardeşimin de kaynağı aynı kaynaktır. Onun için biz yaratılanı Yaratandan ötürü seviyoruz, bunu defaatle söyledik, söylüyoruz.
Bizi, bizim öz değerlerimizden uzaklaştırmaya çalışanlara karşı hep birlikte dikkatli olacağız. Bize şeytanın başlattığı o asabiye duygusunu, o ırkçılık duygusunu aşılamaya çalışanlara karşı, evet, şimdi altını çiziyorum, recmedilmiş şeytandan Allah’a sığınırım diyerek uzak duracağız.
Eğer istikbali acılar ve acıların sebep olduğu farklılıklar üzerine inşa edersek şeytan ve şeytanın izinden gidenler kazanır, biz ise kaybederiz. İşte onun için istikbali ortak kaynaklarımız, ortak değerlerimiz, ortak tarihimiz üzerine inşa edeceğiz. Şeytan ve şeytanın izinden gidenler kaybedecek, inşallah tek bir millet olarak, kardeş olarak kazanan bizi olacağız.”
 
***
 
Erdoğan’ın bağlantılarının tamamı hatalı. Farklı şeyleri birbirine katmış; hiçbir şey çıkartamamış. Burada Hucurât suresinin 13. âyetini aklına dahi getirmemiş. 13. âyeti hatırlatır, yine kendisine göre yorumlardı ama, yukarıdaki dört paragrafı değiştirmesi gerekirdi.
Anlayacağınız sadece Hucurât’ın 13. âyetiyle fikri çöküyor. Âyeti aslıyla ve çevirisiyle birlikte vereceğim. Camilerde vaaz edilirken illâ Arapça metin okunur, sonra “buyruluyor ki”denilip Türkçesi verilir. Âyetin Kur’ân’daki yerini göster, sonra Türkçesini istediğin gibi yorumla! Yok illâ metin verilecek! Ben de vâizlerden öğrendim! Asıl metni vereceğim ama metni vermekte bir başka maksadım da var, açıklayacağım. Hucurât’ın 13. âyeti:
“Yâ eyyuhe’n-nâsu innâ halaknâkum min zekerin ve unsâ ve ce’alnâkum şu’ûben ve kabâile li-te’ârefû, inne ekremekum inda’l-lâhi etkakum, inna’l-lâhe alîmun habîrun.” (“Ey insanlar! Muhakkak ki biz, sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Ve sizi boylar ve kabileler kıldık ki, birbirinizi tanıyasınız. Muhakkak ki Allah’ın indinde en kıymetli olanınız ona karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Muhakkak ki Allah, en iyi bilen ve haberdar olandır.”)
Daha neler var! Devam edeceğiz.

(Yeni Çağ gazetesinden alınmıştır)