Şimdinin gençleri hatırlamazlar. Hatırlayanlara bir hafıza tazelemesi yapayım...

12 Eylül askeri darbesinden sonra önce Devlet Başkanı olarak Çankaya’ya çıkan, sonra da yüzde 92 oy alarak Cumhurbaşkanı seçilen Kenan Evren, hemen her gün yurt gezilerine çıkar, karşısına toplanan onbinlerce insana seslenirdi.

Bu arada bir parantez açayım, hani şimdi Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilecek diye sevinenler var ya, aslında halk tarafından seçilen ilk Cumhurbaşkanı Kenan Evren’di.

Bakmayın siz şimdi darbe tamtamları çalarak demokrat geçinenlere. Bunların ağababaları o tarihlerde gidip Evren’in Cumhurbaşkanı olması için anayasaya evet oyu vermişti. Hem de yüzde 92’si evet demişti bu halkın.

Kenan Evren gittiği yerlerde halkın “meşrebine” uygun konuşmalar yapardı. Muğla’da “Ev alırsan tuğladan, kız alırsan Muğla’dan” derdi. Karadeniz’de laz, Ege’de efe, Ankara’da seymen olur, bir gün Atatürkçü bir aydınlık öğretmenden aldığı dersi, bir gün müftünün dini bilgisinden kazandığı feyzi anlatırdı.

Hemen her konuşmasında ayet ve hadislerden örnekler vermekten geri kalmaz, “iyi bir dindar” olmanın Atatürkçülük kadar önemli olduğunu söylerdi.

Ama yaptığı en garip şey, halkın hiç bilmediği bazı şeyleri anlatmaktı.

O tarihlerde “gizli” yayın yapan “Bizim radyo” adlı komünist bir radyo vardı. Tahminen Doğu Almanya’dan çıkış yapardı. Kısa dalga bilmem kaçtan cızırtılı bir ses duyulurdu.

Kimsenin pek dinlediği yoktu, zaten korkudan kim dinlecek ki.

Ama bu radyo ciddi bir muhalefet yapar ve askeri rejimi eleştirirdi.

Evren de meydanlarda karşısına sıralanan onbinlerce kişiye “Biliyor musunuz, Bizim Radyo yine ne iftiralar atıyor, netekim biz bunlara kulak asmayız, siz de asmayın” derdi.

Millet de birbirine bakar “Yahu nedir bu Bizim Radyo, ne söyler, kim söyler” diye şaşar kalırdı.

Komünistler ise kıs kıs güler, kimseye dinletemedikleri radyonun propagandasının Evren tarafından yapılmasına bayılırlardı.

Başbakan Erdoğan sağlık durumu ile ilgili bir konuyu dile getirince Evren’i hatırladım ister istemez.

Taraf Gazetesi tıpkı Wikileaks gibi bu sefer de Stratfort “gizli CIA” denilen bir kuruluşun yazışmalarını yayınlıyor son günlerde.

Stratfort, çeşitli ülkelerde para karşılığı tuttuğu önemli isimlerden aldığı bilgileri analiz edip derliyor ve bir rapor halinde isteyen kişi ve kurumlara satıyor.

Stratfort’un Türkiye kaynaklarından aldığı bir bilgiye göre doktorları Tayyip Erdoğan’ın iki yıl ömrü kaldığını söylemişler.

Taraf bu haberi yayınladıktan sonra tek bir gazete veya televizyon bu haberden alıntı yapmadı. İddia çok ilginçti ilginç olmasına da kimi “Başbakan’a saygıdan” ama ağırlıklı olarak “çekindiklerinden” bu haberi yayınlamadı.

Açıkçası ben bile o gün Taraf’ı görmemiştim ve haberim olmadı.

Sonra birden Başbakan çıktı ortaya ve Taraf’ın haberine cevap verdi.

O ana kadar susan medyanın özellikle yandaş takımı da veryansına başladı.

Böylelikle kimsenin bilmediği ya da hiç dillendirmediği bir konu kamuoyu gündemine gelip oturdu.

Şimdi herkes şaşkın, “Nedir bu iki yıl?” diye soruyor birbirine millet.

*****

İşte bu pazarın fıkraları

Yıldırım Tuna’dan gelen fıkralardan bir demet;

Herkes mutlu

Çiftler evlenince ekonomik açıdan herkes mutlu oluyor. Oteller, fotoğrafçılar, nikah şekeri imalatçıları, davetiye basanlar, boşanma avukatları..

Çek arabanı

Karım arabasını dar caddeye bırakıp marketten akşam için bir şeyler almaya gitti, ben arabada beklerken bir müddet sonra trafik polisinin biri gelip camı tıklattı; “Arabanızı buradan hemen çekin...” dedi, “ileriye radar yerleştirdik, yakalayacağımız arabalar sizin yüzünüzden mecburen yavaşlamak zorunda kalıyorlar, elde makbuz sıkıntıdan patladık yani..!”

Süpermen

Adam sabaha karşı sarhoş bir şekilde eve dönünce karısı kapıyı açıp “Hoş geldin Süpermen” demiş “Bu saate kadar neredeydin Süpermen?..” Adam “Müşteriler geldi, patronla birlikte yemeğe götürdük” demiş sallanarak ve eklemiş; “Neden bana Süpermen diyip duruyorsun aşkım?” diye “ Valla..” demiş kadın dişlerini sıkarak, “Pantolonunun üzerine donunu giyen tanıdığım bir tek o var da ondan!”

Nerede unutmuş?

Jinekolog kontrolünden eve döndükten sonra külotunun üzerinde olmadığını anlayan kadın doktorunu arayıp “Özür dilerim, acaba külotumu muayenehanenizde mi unutmuşum?” diye sormuş, doktor içeri gidip bakmış ve telefona dönerek “Hayır hanımefendi, külotunuz burada değil” diye cevap vermiş. “Tamam o zaman sizi rahatsız ettim” demiş kadın, “O zaman kasapta bırakmışım demek.”

*****

Gani Yıldız’dan

Genel Kurul’dan sonra Milli Eğitim Komisyonu’nda da yumrukların konuştuğunu gördük. Bütünlük içinde çalışan bir Meclis’e sahip olduğumuz için gururluyuz!

***

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “Yeni teşvik paketi cari açığı çözmeye yardımcı olacak” demiş. Valla paket çözmezse futbolda verilen teşvikleri ekonomiye yönlendirsinler, cari açık sıfıra iner!

***

“En zengin Türkler”in servetinde 9.4 milyar dolarlık erime varmış. Zenginin “eriyen malı” bile züğürdün çenesini yoruyor!

***

“Kadına şiddet” konusunda yapılan araştırmalarda sağlıklı sonuç almak zormuş. Çünkü aile içinde yaşananlar, “Kol kırılır, yen içinde kalır” mantığıyla gizleniyormuş. Sorunun geldiği nokta, “Kafa kırılır, kan içinde kalır” olduğundan, gizlemeyi ve gizlenmeyi bırakıp şeffaf olmak çözüm yolunun başlangıcı sanki.

***

Japonya’nın “deprem gurusu” Prof. Yoshimori Honkura, Marmara Denizi’nde beklediği büyük depremle ilgili uyarılarda bulunmuş. Dua edelim de yetkililerimiz bu sese “guru gürültü” demesin ve profesöre kulak versin!

***

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, “Keşke AK Parti gibi bir parti daha olsa, ülke siyaseten daha zengin olur” demiş. Doğru; hem ülke siyaseten zengin olur hem de daha fazla insan “siyasetten” zengin olur!

***

Sınavların daha hızlı değerlendirilmesi için bu yıl cevap kağıtları ÖSYM’ye “kırmızı kutu”da taşınacakmış. Bari yanında bir de “kara kutu” koysunlar da, kağıtlar “kazaya uğrarsa” ne olduğunu daha kolay anlayalım!

(VATAN)