MEHMET Altan şöyle demiş:

“Endişeli Kemalistler haklı çıkıyor”.
*   *   *
Mehmet Altan’ın bu cümlesini okuyan endişeli Kemalistler, en kibarından “Biz demiştik ama inanmamıştınız” diye laf çakacaklardır.
Ama çakmasınlar.
Çünkü...
O kadar da haklı çıkmadılar.
*   *   *
Endişeli Kemalistler öngörü sahibi değillerdi.
Onlara göre AK Parti...
Şeriatı getirecekti.
Molla rejimi kuracaktı.
Kadınların başını zorla kapatacaktı falan...
Bunlar olmadı.
*   *   *
Endişeli Kemalistler hep sorunlu bir tutum takındılar.
Kendi özgürlüklerine sahip çıkmayı bir tarafa bırakıp dindarların özgürlüklerini kısıtlamaya çalıştılar.
“Geliyorum” diyen bir toplumsal hareketin zorla bastırabileceğini düşündüler.
Askerin mutlaka müdahale edeceğine inandılar ve kendilerini bu nedenle güvende hissettiler.
Bu sorunlu tutum, AK Parti’nin daha da güçlenmesine yol açtı.
*   *   *
Fakat...
Haklı çıkılan noktalar da
yok değil.
Yıl: 2012...
Manzara şudur:
Üniversite dekanları bile milleti ayyaşlıkla suçluyor / Cami vaazlarında vatandaşa deyyus deniyor / Muhafazakâr demokratlar başkalarının hayat tarzı konusunda dikkatli bir dil kullanmayı terk ettiler / Alevilere karşı ayrımcılık yapılıyor / Hayat tarzına müdahalelerin denemeleri yapılıyor / Üsluba özen bir tarafa bırakılmış durumda / Tek sesli medya özlemi hayaldi, neredeyse gerçek oluyor falan...
*   *   *
Bütün bunlardan “Endişeli Kemalistler haklı çıktı” sonucuna varılabilir mi?
Cevap veriyorum:
Varılmaz.
En fazla “Mahalle baskısı endişesi haklı çıktı” sonucuna varılabilir.
Bu durumda da endişeli Kemalistlere değil, Şerif Mardin’e bir selam sarkıtmak boynumuzun borcudur.

Bülent Arınç ‘basın özgürdür’ deyince

BÜLENT Arınç “basınımız acayip özgürdür” falan deyince...
Benim aklıma...  AK Parti’den önceki dönemlerde...  Kerli ferli adamların televizyon ekranlarına çıkıp...
“Ezanlar okunuyor, camiler açık, isteyen özgürce ibadetini yapabiliyor... Dindarlar sonuna kadar özgürdür kardeşim” şeklindeki açıklamaları geliyor.
*   *   *
Benim de kaderim bu...
AK Parti’den önceki dönemlerde “dindarlar acayip özgürdür” denmesine sinir olurdum.
Bugün de, bugün Bülent Arınç’ların “basın acayip özgürdür” demesine sinir oluyorum.

Gibi gibi

Asil Nadir de Haluk Levent gibi...  Başı bir türlü dertten kurtulmuyor.
Gülben Ergen de Elif Şafak gibi...  Mevlânâ’dan beslenmelere doymuyor.
Melih Gökçek de benim gibi...  Twitter’dan çıkmak bilmiyor.
Nazan Öncel de İlhan İrem gibi... Harika saklanıyor.
Egemen Bağış da Haluk Koç gibi... Gün geçtikçe daha da sempatikleşiyor.
Ertuğrul Günay da Yusuf İslam gibi... Değişince çok radikal değişiyor.
Mehmet Ocaktan da Hasan Celal Güzel gibi... Gün geçtikçe daha çok sağcılaşıyor.

Evli erkeğe gelen kâbus gibi beş telefon mesajı

BİR: Neredesin? İKİ: Kiminlesin?
ÜÇ: Süren doldu. DÖRT: Akşama geç kalma. BEŞ: Bulunduğun yerin fotoğrafını çekip yolla. ALTI: Hadi.

Aklınız şimdi mi başınıza geldi?

AKİT gazetesi Ali Bayramoğlu’na, Cengiz Çandar’a, Hasan Cemal’e yönelik çok çirkin bir kampanya başlattı.
Ali Bayramoğlu’nun, Cengiz Çandar’ın, Hasan Cemal’in arkadaşları da bu çirkin kampanyaya karşı ayağa kalktılar.
“Hop” dediler.
“Ne oluyoruz” dediler.
Bu gazetenin “devlet uçaklarında ağırlanması” meselesini gündeme getirdiler.
*   *   *
İyi de biraz geç değil mi?
Bu gazetenin sicili karakter katliamlarıyla dolu...
Cinsellik üzerinden, kadınlık üzerinden katletmediği kişi kalmadı bu gazetenin.
Belden aşağı vurmanın tarihini yazdılar.
Mehmet Ali Ağca’ya sahip çıktılar.
Trabzon’da rahip öldüren gence sahip çıktılar.
Dinsellikle karışık faşizmin en korkunç örneklerini verdiler.
Sırf “karşı cephe”de diye ölüp gitmiş insanların arkalarından verip veriştirdiler.
Mahkemeler mahkûm etti, isimlerini değiştirip yasalardan yırttılar.
*   *   *
Bugün Akit’e karşı kampanya yapanlar, o günlerde susuyordu.
Ne susması!
Bu gazetenin temsilcileriyle birlikte devlet uçaklarında ağırlanmaktan bile yüksünmüyorlardı.
Ama ne zamanki sıra “yakın arkadaşlar”a geldi, sesler yükselmeye başladı.
Sıra Ali Bayramoğlu’na, Cengiz Çandar’a, Hasan Cemal’e gelince “hadi Akit’e karşı imza toplayalım” dendi.
Ben bu tavra “aydın tavrı” diyemiyorum.
“Klan aydını tavrı” diyebiliyorum.

Geçti bunların modası

Kapalı yerlerde güneş gözlüğü takıp “meşhur biriyim, tanınmak istemiyorum” edasıyla dolaşmak.
Ekstrem sporlar.
“Kimsede görülmeyecek cinsten bavul” ya da “çok bağıran gözlük” gibi fazla özellikli ürünler kullanmak.
“Konforu hiç önemsemem, doğal tatil severim” demek.
Çok çocuk sahibi olmak ve o çocuklarla parklarda, yürüyüşlerde, plajlarda poz vermek.
Ne derlerse desinler tavrı takınmak, “kimseyi takmıyorum” havası basmak.
Elde şişe suyuyla dolaşmak.
Gurmelik ve şeflik taslamak...
Hep marine edilmiş et, hep farklı pişirilmiş balık, hep içinde aromatik otlar barındıran salata peşinde koşmak.
B sınıfı aksiyon filmlerini küçümsemek...
“Dindar değilim ama oyumu AK Parti’ye verdim” demek...
Tabuları yıkma çabası içine girmek, tuhaf çıkışlar yapmak, her türden şaşırtma gayreti...

(Hürriyet gazetesinden alınmıştır)