Londra’nın zengin mahallesi, yakışıklı binalarının mahallesi Mayfair semtini gezerken gözünüze takılmayacağını düşündüğüm ve dolayısıyla ne olduğunu merak etmeyeceğiniz bir otel vardır ki…
Dorchester Oteli…The Dorchester Hotel.
Açılış günü, doğum gününde.
18 Nisan 1931 tarihinde açıldığında dönemin Art Deco tarzını benimsemişti ki hala aynı tip mobilyalar, dekorasyon ve atmosferde zengin ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor.
Park Lane üzerinde, hiçbir plaka veya yok, boz veya gri bir bina. Belki fark edilmez dışarıdan farklılığı ama Dorchester Oteli farklı olmak amacıyla dizayn edildi, modern ama anıtsal bir duruşu olduğu söylenir. Dünyanın betondan yapılan ilk otelidir, modern teknoloji kullanıldı ve başarısıyla da açıldığı günden beri elinde tuttuğu şöhreti ile tarihte bir örneği daha yoktur.
Yüksek sosyetenin zevkleri için inşa edilen en pahalı oteldir.
Ünlüleri ve zenginleri çekebilmek için zamanın modern elemanları kullanıldı.
İlk günden itibaren zengin ve ünlüler ile dolup taşan otel için zaten ‘weathy&well known’ denir.
Ülkenin en iyi barmeni olan Harry Craddock’u ve en iyi ve ‘hottest&sexiest’ denilen müzik grubunu işe aldı. Banyoları eşsiz İtalyan mermerdendir ve Londra’nın en derin banyoları bu oteldedir, boğulma tehlikesi ile beraber.
Alfred Hitckhock otel için ‘…mükemmel bir cinayetin planlanabildiği en iyi yerdir’ dedi ve merak uyandırdı.
Adabı-muaşeret uzmanları çalıştıran bir oteldir. Ekmek, su ve yemek sözcüklerinin ilk harflerinden oluşan BWM olarak kısaltılan ağır sofra adabı ve kurallarının sıradan bir insanının takip edemediği karmaşıklıkta ve düzende olması sebebiyle ‘table terror’ olarak nitelendirilir. Sofra adabı uzmanlarına göre The Dorchester Oteli’nde yemek yerken mesela ağzınızı sofra peçetesine çok hafif bir surette sildiğinizde mendil lekelenirse yemeği yanlış yiyorsunuz demektir.
Otel için ‘Paranız varsa bile…’ diye başlayan ifadeler kullanılır ki bu da siz tüm asaletinizle yemeğinizi yerken paralı ama adabı-muaşeret kurallarına vakıf olmayan biri tarafından iştahınızın kaçırılmayacağı anlamına gelir.
Elizabeth Taylor’ın beş kere balayına gittiği oteldir, kendisinin ünlü kavgaları yanında mutfağa kadar inip fasulyenin nasıl pişirileceğini anlattığı da söylenir. Kendi deyimiyle Richard Button ile en iyi kavgalarını ettiği yerdir.
Peter Sellers’in öldüğü oteldir. Pembe Panter’den hatırladığımız Peter…
İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerikan Başkanı Eisenhower ile İngiliz Başbakan Churchill’in Normandiya Çıkarması’nı planladıkları yerdir. Nasıl Titanik batarken müzik devam ediyorsa savaş döneminde Londra'ya Alman bombaları yağarken otelde müzik hep devam etmiş denir. Çünkü kral ve kraliçe kendilerini kurtarmak için şehri terk etmediler ve halkın yanında yer aldılar…o zaman müzik de devam etmeliydi.
O kadar güçlü ve akıllı bir binadır ki bombalardan sadece birkaç camın kırıldığı söylenir.
Mayfair’in cennet hoteli, ikinci derece sit alanı 250 odasıyla bugün 93 yaşına bastı. Bir gün başınızı kaldırıp bir fincan beş çayı içelim derseniz lütfen rezervasyon ile gidiniz, spor ayakkabı katiyetle kabul edilmez, akşam üstü beylerin şort ile varması uygunsuzdur. Makyajın da azı karar çoğu zarardır bu otelde.