Başbakan, tesis açmaya gittiği Diyarbakır’da büyük güvenlik önlemleriyle ve kapalı kepenklerle karşılandı.
Geçen hafta Diyarbakır kitap fuarında okurlarla söyleşmiştim. İtiraf edeyim ki, uzun yıllardır bu denli coşkulu bir kitle görmedim.
Diyarbakır ayaktaydı.
Bolca seyahat eden biri olarak, oradaki dinamizmi başka hiçbir yerde solumadığımı söyleyebilirim.

* * *

Erdoğan, Uludere’den sonraki söylemiyle bölgede yarattığı tepkiyi, teşvik paketiyle, açılış töreniyle, yatırım vaadiyle yatıştırabileceğini sanıyor.
Yanılıyor.
Bu, belki bir dönem mümkündü. Açılım politikasıyla teşvik uygulaması elele gidebilirdi. Ama artık çok geç. Bundan önce 18 teşvik paketi görmüş, hepsinde yatırım almak şöyle dursun, biraz daha yoksullaşmış, işsizlik oranı yüzde 60’a çıkmış Diyarbakır, süslü paketlere omuz silkiyor.
Bölge halkı için çoktandır onur, her ihtiyacının önüne geçti.
Özellikle Uludere’de Başbakan’ın inatla sürdürdüğü inkâr politikası, yaraları deşen “Parasını verdik ya” tavrı, bölge milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırma çabası, Diyarbakır ile Ankara arasındaki köprüleri berhava etti.
O yüzden ziyaretinden hiçbir iyimser beklenti yoktu. Nitekim Erdoğan Uludere’yi anmadı bileÖ
Konuştuğum herkes, duygusal kopuştan, sözün hükmünün kalmadığından söz etti.
Hükümet’in BDP’ye alternatif olarak Barzani adresine yönelmesi, umulmadık bir tavra yol açmış:
“Madem öyle biz de Barzani’de arayalım çözümü” söylemi yaygınlaşmış. Yüzler hepten Erbil’e dönmeye başlamış.
Oysa tersi umulmuyor muydu?
     Ankara, bölge Kürtleri için cazibe merkezi olmayacak mıydı?

* * *

2010’da kurulan Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nde bazı yerel önderler ve akademisyenlerle buluştum. Onlar da umutsuzdu.
İnsan Hakları Vakfı Diyarbakır temsilcisi Dr. Rüstem Erkan, “Robotski (Uludere) olayı, bardağı taşıran damlaydı. Başbakan’ın yaklaşımı Kürtleri kendi başının çaresine bakmaya itiyor. Birliktelik zemini kayıyor. Ulusal çözüm şansı yok oluyor. Sorun uluslararası boyuta taşınıyor” dedi.
DİTAM Başkanı Mehmet  Kaya sordu:
“Su aşağı akarken kano nasıl yukarı çevrilecek?”

* * *

Erdoğan, başkanlığa soyunurken Kürt sorununda açılım politikasının kendisine oy değil yük getirdiğini fark etti ve eski milliyetçi söylemine dümen kırdı. Kürt oylarından vazgeçti, MHP tabanına oynuyor.
Bu da bölgede BDP’yi, hatta yeniden partileşmeye hazırlanan Hizbullah’ı güçlendirirken, ayrışmayı hızlandırıyor.
Yine de umutlu olanlar yok değil. Bazıları, İmralı’da devletle Öcalan arasında görüşmelerin sürdüğüne inanıyor.
Öcalan’ın 10 aydır avukatlarıyla görüştürülmemesine rağmen Kandil’den ciddi tepki gelmemesi, buna kanıt gösteriliyor.
Bu arada CHP lideri inisiyatif almaya çalışıyor. Kılıçdaroğlu, çözüm paketi için Erdoğan’dan randevu istedi. Kabul edildi, ama bunun, göstermelik olacağı belliÖ Bence CHP, bir an önce “akil adamlar”ını toplayıp çözüm programını ilan etmeli.

* * *

   Erdoğan mı?
Bence dün asıl açılış, Özalp’teki kışlanın kapısına yeniden
“Mustafa Muğlalı” tabelasını asmak ya da Uludere sınır karakoluna Başbakan’ın adını koymak olurdu.
Yakışırdı.
 
(Milliyet gazetesinden alınmıştır)