Kılıçdaroğlu'nun Erdoğan'la buluşması, iktidarın muhalefetin çağrısına olumlu karşılık vermesi, çözüm yolunda atılmış en kritik adım.

Başından itibaren ‘Kürt Sorunu’nu AK Parti ile CHP’nin çözebileceğine inandım.
Seçimden hemen sonra neden böyle düşündüğümü gerekçeleriyle yazdım.
En önemli gerekçem Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına geçmesiydi.
Çünkü Kılıçdaroğlu tüm zorluğuna rağmen statükonun değil halkın yanında bir CHP’den söz ediyordu.
Açılım politikasıyla çok cesur adımlar atmış iktidar partisi için CHP’nin başında Kılıçdaroğlu gibi bir liderin bulunması büyük bir şanstı.
Ama maalesef ne ‘siyasi iklim’ ne de hükümet ve muhalefetin tutuklu milletvekili sorunundan dolayı içine sürüklendiği ‘kısır siyasi çekişme’ bu şansın kullanılmasına fırsat tanıdı.
Fakat hiçbir şey için geç kalınmış değil.
Hele de söz konusu olan akan kansa.

***

Baykal dönemi CHP’sinin bu sorunun çözümünde AK Parti ile ortak hareket etmesi mümkün müydü?
Değildi.
Çünkü o günün CHP’si için ortalık ‘kırmızı çizgiden’ geçilmiyordu.
Oysa Kemal Kılıçdaroğlu parti içi sorunlara rağmen ‘kırmızı çizgiyle’ hareket etmedi.
Etmediği için herkesin çözümden umudunu kestiği bir ortamda koşulsuz, önyargısız ‘liderlere terör zirvesi’ çağrısı yapabildi.
Ve dün Başbakan Tayyip Erdoğan’la bir araya geldi. Kim ne derse, hangi siyasi hesapla hareket ederse etsin Kemal Bey’in bu adımı alkışı hak ediyor. 

***

Çözüm uzun ve zahmetli bir süreç.
Kürt Sorunu gibi çok katmanlı ve hayli can yakıcı bir sorunun öyle bugünden yarına çözülmesini kimse beklemiyor.
Fakat Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’la buluşması, iktidarın muhalefetin çağrısına olumlu karşılık vermesi, çözüm yolunda atılmış en kritik adım.
Gerçekçi olalım.
Terör, ‘Kürt Sorunu’, adına ne dersek diyelim; MHP ya da BDP’nin mevcut pozisyonlarıyla bu sorunu çözmesi mümkün değil.
Çünkü MHP ve BDP sarkacın iki ucu.
Onların misyonu çözümü uçlara çekmek.
Eğer onlara bırakırsanız bu sorun bölünme dışında asla çözülmez.
Ama esas ağırlık noktasını oluşturan iktidar ve muhalefet birlikte hareket edebilirse sarkacın bölünmeden-kırılmadan-savrulmadan salınması mümkün. 

***

Elbette MHP ve BDP’yi dışlayarak bu sorun çözülsün demiyorum.
Aksine onları iki ucun temsilcisi olarak çözüm sürecine, sarkacın dengeli salınımına dahil etmek gerekiyor.
Çözüm iradesinin MHP ve BDP’den gelmesini beklemek safdillik olur.
Bu iradeyi ortaya koyacak olan, temel meselelerde hayli yakınlaşmış siyasi pozisyonlara sahip iktidar ve ana muhalefet partisidir.
Keşke Meclis’te dört partili bir siyasi mutabakat olsa.
Ama yok!
En azından şu anda yok.
Nitekim MHP’nin keskin tavrı ilk günden CHP’nin çağrısını taca çıkardı.
Fakat AK Parti’nin MHP’siz de olsa CHP ile çözüm yolunda ilerleme önerisi, hükümet ve ana muhalefet birlikte hareket ederse siyasi iklimin bir anda değişebileceğini herkese gösterdi.
Türkiye, seçimlerden sonra heba ettiği siyasi fırsatı yeniden yakaladı.
Umarım bu kez heba etmeyiz.

(Radikal gazetesinden alınmıştır)