13 Mayıs'ta yapılacak CHP İstanbul İl Kongresi için yarış başladı.
Doğal delegelerle birlikte, toplam 629 kişinin oy kullanacağı kongrede adeta aday enflasyonu yaşanıyor.
Ercan Karakaş, Rıdvan Budak, Bülent Kerimoğlu, Cemal Canpolat, Cemal Özdemir, Çetin Soysal, Etem Cankurtaran, Seyfullah Beysülen, Ali Özcan ve mevcut başkan Oğuz Kaan Salıcı kulislerde konuşulan isimler.
Bir kısmını çok yakından tanıyorum. Diğerlerini de, sorulması halinde "Türkiye'nin seçiminde önemli bir basamak olduğu bilinen İstanbul'da bu işi omuzlar ya da omuzlayamaz!" yorumunu yapacak kadar...
İsimleri tek tek analiz etmek mümkün. Ancak adaylık için delegenin en az yüzde 10 imzasını alma zorunluluğu varken yapılacak analizler sadece vakit kaybı olacaktır. Lafı uzatmadan esasa girmek istiyorum.
Bir kere 60 delegenin imzasını alabilecek ve finale kalacak isimler üçü, dördü geçmez. Mevcut başkan Oğuz Kaan Salıcı bunlardan biri.
Bazı arkadaşların, genel başkan açık destek vermezse, Salıcı'nın adaylıktan vazgeçeceği yönünde görüşleri vardı. Dün sordum kendisine söylentilerin doğru olup olmadığını. Cevabı gayet netti: "Yarın (bugün) saat 11.00'de adaylığımı açıklıyorum!"
Adaylığına kesin gözüyle bakılan diğer isim ise yaptığı görüşmeler neticesinde 60 imzayı garantilediği bilinen Ali Özcan. O da yarın bir basın toplantısı ile resmen, "Ben de varım" diyecek.
"Üçüncü isim kim olur?" diye soracak olursanız, emin olmamakla birlikte o ismin, eğer Karslı hemşerilerinin desteğini alabilirse Bülent Kerimoğlu olacağını söylerim size... Ama asla Seyfullah Beysülen, Cemal Canpolat, Rıdvan Budak ya da Cemal Özdemir demem! Çünkü bu isimlerin destek umduğu taban Ali Özcan'ın tabanıyla aynı!
Aslına bakarsanız meselenin esası da burada şekilleniyor. Hazır laf geldi madem, CHP'de son günlerde yaşanan krizin detaylarını da aktarmakta fayda var.
Uzun zamandır kulağıma geliyordu, Kılıçdaroğlu'nun "Alevilere aday olmamaları yönünde" el altından telkinde bulunduğu... Ama inandırıcı bulmuyordum. Ancak dün adı adaylıkta geçtiği için aradığım kişi, espriyle karışık "Alevi kökenli olduğum için, adaylık şansım yokmuş!" deyince ve bir de, "mahalle baskısı" diye nitelendireceğimiz bu duruma tepki için Alevi delegelerin Ali Özcan'ın etrafında kenetlenmesi gerektiğini söyleyince, inandım artık söz konusu söylentilerin doğru olabileceğine.
Bilmiyorum gerek var mı bu ayrışmanın CHP'de çok tehlikeli bir sürece yol açacağını hatırlatmama... Tamam, CHP'nin Alevi partisi olduğu imajı hep vardı zaten ama Kılıçdaroğlu'nun genel başkan olması ile birlikte bu imajın tavan yaptığı hepimizin bildiği bir durum.
Şimdi bu yazdıklarıma itiraz edecekler. Sarılacakları argüman da, Başbakan'ın meydanlarda sık sık Kılıçdaroğlu'nun kökenine vurgu yapması olacak. Ama onlar da biliyor, ben de biliyorum ki, asıl sebep bu değil.
Böyle olacağı Kılıçdaroğlu'nun genel başkan koltuğuna oturduğu gün belliydi. Küskün tüm Alevilerin CHP'ye geri dönmesi... Ölümüne Alevilerin Kılıçdaroğlu'nun peşinden gitmesi havalı işlerdi ama aynı zamanda bir gün ayrışmanın kaçınılmaz olacağının da işaretiydi. O nedenle Kılıçdaroğlu'nun Alevi politikasını destekliyorum sonuna kadar.
Aklın yolu birdir. Eğer maksat Türkiye'yi yönetmeye adaylık ise, CHP'nin herkesi kucaklayan bir parti olduğu yönünde kamuoyunu ikna etmek gerekiyor. Tüm Türkiye'nin dikkatini toplayan İstanbul İl Başkanlığı seçiminde hassas yaklaşmak gerekiyor meseleye.
Ali Özcan delegelerce elbette tercih edilebilir ama bu tercih onun kökenine bakılarak değil, liyakatine bakılarak yapılmalıdır. Peki uygun mu?
Pazara devam edelim bu konuya...
(Sabah gazetesinden alınmıştır)