Katar’ın Libya çatışmasındaki rolü savaşın anlatılmamış hikayelerinden biri olmaya devam ediyor; geçen hafta Trablus Şehitler Meydanı’nda Katar bayrakları sallandı. Fakat Cezayir’in rolü de öyle. Araplar, Kaddafi’nin ailesinden bu kadar çok kişinin bu hafta Cezayir’de ortaya çıkmasına şaşırmadılar. Yıllarca, Cezayirliler Kaddafi’nin çılgınca olmasına rağmen bağımsız politikalarını destekledi çünkü kendi tarihleri onlara asla dışarıdan emir almamalarını öğretmişti. 132 yıl boyunca Cezayir’i işgal eden, sömürgeleştiren ve eziyet eden Fransızlar Libya’yı bombaladıkları anda; Kaddafi rejiminin hayatta kalma mücadelesi, Cezayir Milli Kurtuluş Cephesi’nin 1954-62 yılları arasında Fransız yönetimine karşı verdikleri özgürlük savaşının yeniden sahnelenişine döndü. Libyalılar kırk yıldan uzun süredir ciddi okul tarih kitaplarından mahrum bırakıldılarsa, ülkelerinin çektiği tüm sancıları gayet iyi biliyorlar. Kıyı şehirlerinin güneyindeki taşlık çöl ve dağlar, Fizan İkinci Dünya Savaşı’ndan çok sonra Cezayir cephesini korumak üzere işgal edildi ve o zamandan beri Fransız imparatorluğunun bir parçası. Libya ve Cezayir arasındaki kurak cephe ise yüzyıllardır kaçakçılar için bir yol oldu. Kaddafi ailesini sürgüne taşımak büyük bir askeri operasyon değildi.
***
Kaddafi ailesinin Cezayir topraklarında olduğunu duyurmak, Cezayir Dışişleri Bakanlığı için tipik bir durumdu. Cezayirliler Batı’ya, özgürlüklerini, 1990-98 İslamcı ayaklanmasında zarar gören Cezayir milliyetine kutsal güvenlerini, Batılıların lütuflarına değişmeyeceklerini göstermekten hoşlanıyorlar.
“Kaddafi-ailesi-gizli-Cezayir-sürgününde” manşetleri olmazdı; Cezayir’in dost Araplara karşı her türlü insani duygudaşlığı göstermeye hakları var; NATO müttefikleri isterlerse Cezayirlilerin sığınmayı önermelerinin “bir saldırı eylemi” olduğunu iddia edebilirler. Ayrıca Kaddafi’nin kendi İslamcı düşmanlarına karşı, Cezayir hükümetinin kendi El Kaide tarzı düşmanlarına karşı verdiği vahşi savaşıyla karşılaştırıldığında çok küçük kalan mücadelesi, Kaddafi diktatörlüğünü ve takip eden Cezayir askeri “demokratik” rejimini müttefik haline getirdi. Şimdi gururlu Cezayir neden yaşlı biraderi Muammer’i, sadece Körfez Arapları ve Avrupalı güçler onun aleyhine döndüler diye terketsin? Fransız Devlet Başkanı Sarkozy 2007’de Kaddafi’yi kucaklamış ve üzerinden dört yıl geçmeden bombalamış olabilir. Ama Cezayir kendi dostlarına sırtını dönmez.
***
Bu en azından olanların tümünü Cezayirlilerin kudretiyle açıklamaktır. Fakat iki ülkenin gizli servisleri arasında daha karanlık, kanlı anlaşmalar var ve kendi insanlarına iradelerini dayatmak için işkence, politik cinayet ve katliamlar yaptılar; Cezayirliler pek çok kez kendi “anti-terörist” deneyimlerinin meyvesini Kaddafi’nin muhaberatına aktardılar. Cezayir hikayesi daha fazla kıyım içeriyordu: çoğu sivil, 150 bin ölü, Kaddafi’nin Libya’sındaki daha az sayıda işkence ve cinayetle kıyaslanacak gibi değildi. Fakat her iki hükümet de gücü elde tutmanın korkunç bir güç kullanmak anlamına geldiğini biliyordu.
Ayrıca Cezayir ikinci bir Libya olmaya niyetli değil. Ülke 1990’larda olduğundan daha özgür ve birazcık daha demokratik. Fakat Cezayir, Libya devriminin Batı desteği almasının sebebinin, Kaddafi’nin topraklarının petrol açısından son derece zengin olması olduğuna inanıyor.
Cezayir bizzat dünyadaki sekizinci büyük doğalgaz rezervini elinde bulunduruyor ve dördüncü büyük gaz ihracatçısı. Çöllerinin altında 12.5 milyar varillik petrol rezervi yatıyor. Cezayirliler, Batı’nın eğer ulusal ihracatı patates olsaydı Libya’ya, Saddam Hüseyin’in başlıca kaynağının kuşkonmaz olduğu bir Irak’ı işgal edeceklerinden fazla müdahale etmeyeceğinin farkındalar.
Eğer kudretin egemenliğine meydan okuyacak başkaları olursa, bu “demokratik” bir bahara dönüşmeyecek. Kaddafi’nin karısını ve çoluk çocuğunu kabul etmek, Libya’daki tiranın elit tabakasının artıklarına yönelik olmaktan çok Batı’ya yönelik bir hareketti.