Yahu hepimiz sussak da, bir şu toprak dile gelse.
Nasıl bir cehenneme yataklık ettirildiğini bir seslense.
Burası Hakkari, Çukurca, Güzeldere.
Buraya Zeki Yeşil gömüldü çocuklar.
22 yaşındaydı. Çanakkale’de 18 Mart Üniversitesi’nde İngilizce Öğretmenliği’nde öğrenci.
Mezun olacaktı, KPSS’ye girecekti girmeyecekti, atanacaktı atanmayacaktı, bekleyecekti beklemeyecekti; başına kim bilir neler gelecek ve neler asla gelmeyecekti…
Hiçbirine vakit kalmadı.
İki gün önce memleketine, Hakkari’ye tatile geldi.
Polis servis aracına 5 kilo TNT’yle pusu kurulmuştu.
Patlayıcı, patladı.
O an dünya patladı.
Bir kara delik daha açıldı bir ailenin daha bağrında.
Geçen yıl damdan düşen 8 yaşındaki kardeşini toprağa veren Zeki de kanlı bir kar gibi düştü toprağa.
Minyamiş imiş Güzeldere’nin adı.
Tarih isim değiştiriyor; talih değişmiyor.
Zeki öldü; demokrasi geldi!
Burası da Şırnak, Güçlükonak, Yağızoymak.
Buradan Sait Şen, Beşir Başkök, Abdullah Güler çıkarıldı çocuklar.
Kemik kemik olmuşlardı; ilmik ilmik elbiselerinden bildi yakınları.
Özbaşoğlu köyündendi hepsi. 18 yıl önce, Jandarma dört kişiyi gözaltına almıştı; üçü onlardı.
Gözaltından bu yana sadece kemikleriyle yaşamışlardı!
Başkök o gün daha yeni evlenmiş imiş; üzerinde damatlıklarıyla götürülmüş ölüme; öylece gömmüş Jandarma.
Öyle işte. Üzerinde damatlığıyla çıkarılmış kemikleri!
Diyarbakır’dan da bildirdi ajanslar:
İçkale’de Jitem’in kullandığı binanın arazisinden çıkarılan kemiklerin ait olduğu insan sayısı 16 olmuştur!
70’indeki Halime Hanım ile gelini Ayten ise o kemikler arasından kocalarını beklemektedir.
14 yıl önce 70’ini aşmış Sadık Bey ile oğlu, Ayten’in üç aylık eşi Seyithan Diyarbakır’da kaybolmuş; otomobilleri parmak izinden temizlenmiş, plakası sökülmüş bulunmuştu.
Şimdi sıksan kemik fışkıran topraktan haber istiyor Halime Hanım:
Ölmeden önce kocamın, oğlumun kemiklerini göreyim!
Fatiha okuyacak bir mezarımız olsun.
***
Böyle işte çocuklar!
Ama paramparça, ama bir güveylik bir kemik, toprağın üstünden ve altından, Fatiha okunacak mezarlara koşuyor çocuklar.